Kısa dönem kiralama tatili zehir ediyor

YENİ Airbnb tasarısına göre 100 günden az tüm kiralamalar 'kısa dönem kiralama' sayılıyor.

Bu evlerde konaklama hizmeti sunabilmek için 'Turizm Konutu Belgesi' alınması şart.

Ancak tek seferde 100 günü aşan kiralamalar bu düzenlemeye dahil değil.

Kâğıt üzerinde işler net, ama sahada tablo başka.

Çeşme'de, Bodrum'da uyan yok.

Hatta sadece uymamakla kalmıyor, "Beni aramayın, bir şey olursa polisi arayın" diyecek kadar rahatlar.

Güvenlik mi Yok.

Gürültü kuralları Uygulayan yok.

Site yönetimi, komşular, çocuklu aileler Düşünen yok.

Airbnb'in kendi sitesinde bile katı kurallar var.

Gürültü, misafir sayısı, çevreye saygı, hatta acil durum planı…

Ama iş uygulamaya gelince ortalık boş.

Denetim yok, sorumluluk yok, muhatap yok.

Okurlarımdan mesajlar alıyorum.

"Ev sahibi hiçbir şeye karışmam diyor, gece yarısı kavga olursa polisi arayın" diyorlar.

Siz hayatınızda polisi aramamış biri olarak tatilde bunu yapmak ister misiniz

Haberin Devamı

Kısa dönem kiralamalar kontrolsüzlüğün merkezi haline geliyor.

Üstelik bunu sadece kötü niyetli ev sahipleri ya da umursamaz kiracılar yapmıyor.

Devletin kurallarına uymayan, belge almayanlar da bu işin içinde.

Vergisiz, izinsiz, denetimsiz bir ekonomi dönüyor.

Ve olan yine çevreye, sessizliğe, huzura oluyor.

Kimse, "Airbnb tamamen yasaklansın" demiyor.

Ama bu iş ya kurallı olur ya da bir süre sonra kriz haline gelir.

Çünkü bu hızla giderse site yönetimleri artık kapalı devre kameralar, özel güvenlik sistemleri, hatta giriş yasağı gibi yöntemlerle kendi çözümünü üretmeye başlayacak.

Zaten bunlar var da niye gerek olsun

Bu, birlikte yaşama kültürünün kırılgan hale gelmesi.

Artık 'tatil' bahanesiyle herkesin her şeyi yapabildiği bir dönem gibi…

Okurlardan mesajlar arttığına göre şu Airbnb meselesine yeniden bakmak lazım.

Filmler gerçek oluyor galiba

GALİBA bilim kurgu filmlerinde izlediğimiz her şey tek tek gerçek olacak.

Sidney Teknoloji Üniversitesi'ndeki bilim insanları, yapay zekânın beyin aktivitesini nasıl yorumlayabileceğini keşfetmek için şapka benzeri bir cihaz kullanmaya başlamışlar.

Birçok arkadaşım, "Konuşuyorum ama yazmaya gelince aynı hızda yazamıyorum" diyor.

Ben çok hızlı yazanlardanım.

Haberin Devamı

Galiba bu şapkayı takan arkadaşlarım yakında benim kadar hızlı yazmayı başarabilecek.

Ama burada konu sadece hız değil.

Asıl konu, düşünceyi doğrudan yazıya, hatta iletişime dönüştürmek.

Bugüne kadar bu tip teknolojiler genellikle beyne yerleştirilen implantlarla ya da MR cihazlarıyla yürütülüyordu.

Şimdi, Sidney Teknoloji Üniversitesi'nde geliştirilen bu sistem, cerrahi bir işlem gerektirmiyor.

Sadece bir şapka.

Bu özel başlık, EEG dalgalarını okuyarak beynin içindeki kelime sinyallerini çözmeye çalışıyor.

İşin içinde iki katmanlı bir yapay zekâ algoritması var.

İlki ham beyin sinyallerini analiz ediyor, ikincisi ise bu sinyalleri dil modeliyle eşleştiriyor, hata payını düzeltiyor.

Haberin Devamı

Yani aslında beynin içinde dolaşan o iç ses artık doğrudan yazıya dönüşüyor.

Yüzde 75 doğrulukla çalışıyor ama araştırmacılar çok yakın zamanda bu oranı 90'a çıkarabileceklerini söylüyorlar.

Özellikle inme geçirmiş, konuşma yetisini kaybetmiş insanlar için bir mucize olabilir.

Artık düşünerek mesaj yazmak, cihaz kontrol etmek, iletişim kurmak mümkün hale geliyor.

Üstelik, Elon Musk'ın 'Neuralink' projesi gibi kafa içine çip yerleştirme ihtiyacı olmadan.

Sidney'deki bu araştırma, bilim insanlarının insan beynini anlamaya, onunla doğrudan iletişim kurmaya ne kadar yaklaştığını gösteriyor.

Birçok kişi ürkütücü bulabilir bu gelişmeleri…