Kahve ve şambali ritüeli sonrası İzmir hatırlatması

ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve aynı zamanda Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın İzmir ziyareti belki protokolde bir satır başlığıydı.

Ama söylediği bazı cümleler vardı ki, satır arası değil, satır üstü okunmaya değerdi.

Kemeraltı Çarşısı'nı gezenler; Kızlarağası Hanı'nda kahve içmeden, şambali tatlısı yemeden günü tamamlamaz.

Barrack da bu ritüeli yapmış; şambalisini yemiş, kahvesini içerken "DNA'mın geldiği yere dönme onuruna sahibim" demiş.

Dedesi 1900'lerin başında Osmanlı pasaportuyla, cebinde 13 lirayla Amerika'ya göç etmişti.

Belli ki bu toprakların kendisinde bıraktığı bir hatıra, bir bağ var. Ama asıl dikkat çeken sözleri İzmir için söyledikleri oldu.

"Bence İzmir, Yahudilerin, Müslümanların ve Hıristiyanların bir arada yaşadığı, bu toplulukların harmanlandığı bir örnek."

Haberin Devamı

Ve belki de en çarpıcı vurgusu şu oldu.

"Ortadoğu'da olması gereken şey bu."

İzmir'in bu konuda geçmişi zengin.

Bir şehri yalnızca bugünün dar bakışıyla değil, hafızasıyla okumak gerek.

1914'te yapılan Osmanlı nüfus sayımına göre İzmir sancağında 640 bin insan yaşıyordu.

378 bini Müslüman, geri kalanı gayrimüslimdi.

217 bin Ortodoks Rum, 13 bini aşkın Ermeni, 28 bine yakın Musevi yaşıyordu.

Bir Akdeniz limanı, bir ticaret kenti, bir kültürel mozaikti aslında...

İzmir hep bundan beslendi.

Hani deriz ya; "Bir şehir sadece taş binalardan ibaret değildir" diye, İzmir gibi şehirler için söylenmişti sanki...

İzmir'i İzmir yapan, yüzyıllarca yan yana yaşamayı öğrenmiş insanlarının o ortak aklı, o ortak diliydi.

Barrack'ın konuşmaları yer yer eleştirildi.

Osmanlı'daki millet sistemine yaptığı atıf tartışıldı.

Elbette bunu tarihçiler ve siyasetçiler yorumlasın.

Ama şunu göz ardı edemeyiz.

Ortadoğu bugün hâlâ kimlik kavgalarının, mezhep çatışmalarının, bölünmüşlüklerin sancısını çekiyor.

Sınırlar, bayraklar, dinler üzerinden yürüyen bir siyasi dilin tükettiği bir coğrafya.

"Türkiye hiçbir zaman hak ettiği bölgesel aktör önemini tam anlamıyla göremedi" dedi.

Belki bu söz de tartışılabilir.

Ama Türkiye'nin konumu tartışılamaz.

Haberin Devamı

Bir yandan NATO üyesi, bir yandan Ortadoğu'nun kalbiyle göbek bağı.

Bir yanda Avrupa'ya açılan kapı, bir yanda Asya'nın damarları.

Ve tam bu noktada İzmir gibi şehirlerin sembolik bir anlamı var.

Çünkü hoşgörünün, yan yana yaşamanın, çoğulculuğun bir laboratuvarı İzmir.

Hep öyle oldu.

Bugün de öyle olmalı.

Büyükelçi Barrack'ın cümleleri bana kalırsa diplomasi metinlerinin ötesinde kişisel bir hatırat gibiydi.

"Benim için İzmir, kültürlerin açgözlülük olmadan, kin olmadan harmanlandığı bir örnek."

Son söz...

Tom Barrack'ın söyledikleri tartışılır, eleştirilir, analiz edilir.

Ama bence bu cümle kalır.

"Yeni bir diyaloga ihtiyaç var. Ve bu diyalog savaş değil."

Haberin Devamı

Gerçek hayatın kalbinin attığı İzmir gibi bir örneğin olması da değerli...

2500 LİRALIK LAHMACUN KLİŞESİ

BİR kentin gerçek ruhu bazen yaz kalabalığından değil, kış yalnızlığından okunur.

O yüzden galiba Bodrum'un kışını sevenlerdenim. Çünkü yazları Bodrum; artık büyük şehirlerin sorunlarıyla yüzleşiyor.

Trafik, ulaşım, altyapı, susuzluk, kontrolsüz şehirleşme meselesi Bodrum'un da çözüm üretmesi gereken başlıkların başında geliyor. Örneğin çok duyuyorum; Bodrumlular zorunlu olmadıkça oturdukları yerden dışarı çıkmıyorlar. Bir anda kendilerini İstanbul trafiğinin içinde gibi hissediyorlar. Yeri geldikçe bu konuları da yazacağım.

O klişe yani şu lahmacun konusu; asıl konuşmamız gerekenleri geciktiriyor.

Haberin Devamı

Okullar kapanıp sınavlar daha bitmemişti ki; Bodrum'da her zaman alışık olduğumuz o tartışma yeniden başladı.

"Bodrum'da 2500 liraya lahmacun."

Türkiye'nin en tekrarlanan yaz öncesi ritüellerinden biri bu.

Bodrum Belediye Başkanı Tamer Mandalinci'yle konuşunca sordum. O da bu söylemin magazinel bir kalıba hapsolduğunun farkında.

Dedi ki...

"Bu lahmacunu yiyen kişi o fiyatı sadece kıymalı hamur için ödemiyor. O çatal bıçağı, o manzarayı, o deneyimi satın alıyor. Aslında o kişi lahmacun değil, prestiji satın alıyor