Bir şehri durdurmak kolay ama
EN baştan ve açık söyleyeyim.
Sendikalara, sendikalaşmaya karşı değilim. Olmam da.
Ancak İzmir'de asılan grev pankartlarına bakarken aklım ikiye bölünüyor.
Bir tarafım, sendikanın hak arama mücadelesine saygı duyuyor.
Ama diğer yanım, yaşadığımız çağın getirdiği yeni denklemi görüyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan işçiler toplu iş sözleşmesinde uzlaşma sağlanamadığı için grev kararı aldılar.
İşçiler diyor ki:
"Maaşlarımız gecikiyor, parça parça yatırılıyor."
Haklılar mı Evet. Bu ülkede enflasyon, geçim derdi, alım gücü diye bir gerçek var.
Ama sendikaların da sorması gereken bir soru var.
Bugün sendikacılık sadece ücret pazarlığı mıdır
Dünya değişti.
Sadece rakamlar değil, çalışma biçimleri, alışkanlıklar, öncelikler de değişti.
Artık sendikalar sadece 'daha fazla ücret' için değil, 'daha sürdürülebilir bir çalışma yaşamı' için de masaya oturmalı.
İşin geleceği, teknolojik dönüşüm, dijital haklar, esnek ama güvenceli çalışma gibi konular da artık sendikal alanın içinde olmalı.
Bu çağda grev sadece bir pankart değil
Aynı zamanda kamusal hayatın tüm dengelerini etkileyen bir karardır.
Bir şehri durdurmak kolay.
Ama o şehirde her gün çocuklarını okula götürmek zorunda olan bir annenin hayatını aksatmak
Hasta çocuğuyla hastaneye yetişmeye çalışan bir babayı zor durumda bırakmak
O şehre hizmet eden tüm emekçilerin sesini kamuoyunda duyurmaktan çok, başka bir tepkiye neden olabilir.
Grev, evet, işçinin en meşru hakkıdır.
Ama bu hak artık daha güçlü bir müzakere kültürüyle, daha akıllı bir iletişimle desteklenmeli.
Hayat dakikalarla yarışıyor.
O yüzden uzlaşmak sadece işverenin değil, sendikanın da sorumluluğudur.
Dünya da bunu yapıyor.
Sendikalar, işverenle aynı masada sadece 'bugünü' değil, 'geleceği' de konuşuyor.
Paraya değil doğru insanlara yatırım yapın
BU dünyada milyarder olmak için matematik bilmek yetmez.
Bazen esas formül borsa tablolarında değil, sabah kahvenizi kiminle içtiğinizde gizli
Bunu bize 94 yaşında, 5 milyon 500 bin yüzde getiriyle konuşan bir adam söylüyor. Warren Buffett
Berkshire Hathaway toplantısında yine en yalın ama en çarpıcı cümleyi kurdu:
"Hayatınız birlikte çalıştığınız insanların genel yönünde ilerler."
Bu cümle bir bilgenin vasiyeti gibi.
Diyor ki:
"Paraya değil, doğru insanlara yatırım yapın."
Biz başarıyı hep başka parametrelerle ölçtük.
Ama Buffett diyor ki:
"Hayatta asıl önemli olan para kazanma zorunluluğunuz olmasa da yapacağınız bir işinizin olması. Ve çevrenizde sizi yukarı çeken, değerlerine güvendiğiniz, birlikte yürümekten keyif aldığınız insanlar olması."
Yani 'networking' değil, 'samimiyet.'
Yani 'CV değil, karakter.'
Benim de kişisel gözlemim şu:
Mutlu insanlar daha yaratıcı oluyor.
Hayatla barışık olanlar işinde daha verimli, daha dirençli oluyor.
Ve evet, bu insanlar daha uzun yaşıyor.
Buffett bu gerçeği bir cümleyle özetliyor:
"Mutlu insan daha uzun yaşar."
Sadece o da değil.
Harvard Üniversitesi'nin 80 yıllık araştırması da aynı şeyi söylüyor.
Uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı servet değil, pozitif ilişkiler.
Güvendiğin, konuşabildiğin, yanında huzur bulduğun insanlar.
Bugün ofisinizde sadece maaş bordrosuna değil, yüzlere bakın.
Size enerji veren kim
Sizi yoran kim
İşte Buffett'ın formülü burada devreye giriyor.
Yatırım sadece finansal değildir.
Bir kahkaha anına, bir güven duygusuna, iyi bir dostluğa yapılan yatırım da sizi zenginleştirir.
Ve ben artık biliyorum.