Bir mahallede düğün diğer mahallede cenaze

FACİANIN ertesi sabahı... Kartalkaya'nın beyaz pistleri her zamanki gibi dolmuş. Kayaklar bağlanmış, kar maskeleri takılmış, adrenalin tavan yapmış. Öyle bir tablo ki sanki gecesinde 78 insanın yanarak can verdiği bir trajedi yaşanmamış gibi.

Bu, sadece bir otelin yangını değil. Bu, vicdanlarımızın da küllere karıştığı anUnutmayalım!

O gece 78 insan feci şekilde hayata veda ederken, ertesi sabah pistlerde bir başka hayat vardı. "Tatili bozmaya gerek yok" diyenlerin hayatı. Sabah kahvaltılar yapılmış, fotoğraflar çekilmiş, kayak takımları pırıl pırıl parlatılmış.

Hatta daha fenası...Yan otellerde rezervasyonlar dolmuş.

Burası Türkiye'nin küçük bir prototipi...Bir mahallede düğün, diğer mahallede cenaze...

Ama biz hep düğün mahallesine odaklanırız. Cenazeyi çabuk unutur, ertesi gün hayatımıza devam ederiz.

Kartalkaya'da da böyle oldu. Bir otel yangını tüm ülkeyi sarstı, ama pistler sabahına doldu. Çünkü hayat devam ediyordu, değil mi

Haberin Devamı

Sahi, bir kayak tatili bu kadar mı vazgeçilmez

Yangın faciasının yaşandığı gecenin sabahında piste çıkmak...Bu, nasıl bir 'tatil ruhu'dur

Kendinize bir sorun. Yan tarafta 78 can gitmişken, o pistte kaymanın tadını nasıl çıkarabildiniz

Yangın alarmını duymamış olabiliriz. Ama vicdan alarmı çalmadı mı

Evet hayat devam ediyor ama

BEN Türk insanının sağduyusuna inanırım. Ama görüyorum ki bazı değerlerimizi yavaş yavaş kaybediyoruz.

Paylaşmayı, dayanışmayı, başkasının acısını hissetmeyi...

Biz, aynı masada sofrayı paylaşan bir millet değil miydik

Komşumuzun cenazesinde ağıt yakan, düğününde halay çeken bir toplum değil miydik

Ne oldu bize

Değerlerimizi kaybetmeye başladıkça, vicdanımız da donmuş bir kış sabahı gibi hissizleşiyor.

Bir otelde 78 kişi ölürken, yan otelde kayak tatiline devam etmek...

Bu, sadece olayın olduğu yer için değil, hepimiz için bir sorgulama meselesi.

Hayat devam edecek, evet. Ama hangi hayat, hangi değerlerle

Daha iyi oteller yapabiliriz, yangın alarm sistemlerini geliştirebiliriz, yasal düzenlemeler yapabiliriz. Bunlar önemli ama yeterli mi

Asıl mesele, içimizdeki vicdanı yeniden bulmak. İnsan olmayı hatırlamak.

Haberin Devamı

Bu bir nostalji manifestosu değil. Ama bir vicdan çağrısı.

Sadece "üzüldük" demek yetmez.

Küfür şiddet asla kabul edilemez

FUTBOL bir oyun ama biz onu çoktan oyunun ötesine taşıdık. Öyle bir noktaya geldik ki artık maçlar sahada değil, sosyal medyada, tribünlerde, hatta günlük hayatta bile gerilim ve nefret diliyle oynanıyor. İşte son örneği: Fenerbahçe-Göztepe maçı.

Pazar günü izlerken fark etmedim. Ama sonra sosyal medyada karşıma çıkınca, inanamadım. Fenerbahçe tribünlerinden İzmir'e yönelik ağza alınmayacak küfürler yükselmiş.

Burada duralım. Bir kere, bu çirkinliği şiddetle kınıyorum. İzmir'e edilen bu hakaretlerin hiçbir bahanesi, hiçbir gerekçesi olamaz. Ne maçın heyecanı, ne rekabet ruhu, ne de saha içindeki olaylar

Haberin Devamı

Hiçbiri bu ayıbı kapatmaz, kapatamaz!

Ben bir Fenerbahçe taraftarıyım. Ama aynı zamanda bir İzmirliyim. Ve doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyi bilen bir insanım. Bu yapılan İzmir'e büyük bir saygısızlıktır ve kabul edilemez.

Futbol tutkudur, sevgidir, coşkudur. Ama her şeyden önce bir spordur. Kazanmak da var, kaybetmek de Ama görüyoruz ki biz artık bu oyunu spor gibi oynamıyoruz. Bir takım tutmuyoruz, takımlarımızı kutsallaştırıyoruz.

Taraftar olmak demek, takımını desteklemek demektir. Fanatik olmak ise aklını, vicdanını ve insafını kaybetmek demektir.
Futbolu böyle kirleten her kim olursa olsun, karşısında durmamız gerekiyor. Bu Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı ya da Göztepeli olmanın ötesinde bir mesele. Bu, sporun ruhunu kaybetmeme meselesi.

Haberin Devamı

İzmir'e edilen hakaretler basit bir olay değildir. Bu, bir şehrin onuruna yapılmış bir saldırıdır.