Beni çok etkileyen And Evi'nde

GEÇEN hafta Ankara'daydım.

Kavaklıdere'nin tam kalbinde, Cumhuriyet'in ilk zamanlarının zarafetini hala taşıyan bir evdeydim.

Sevda ve Cenap And Evi.

Ali Başman'la buluştuk.

Yanında kızları Cevza ve Aslı vardı.

Sohbet ettik, kahve içtik.

Ama asıl konu evdi.

Ve o evin taşıdığı kültürel miras.

Şunu çok net söyleyeyim.

O ev sadece bir ev değil.

Cumhuriyet'in kültürle, müzikle yoğrulmuş bir hikâyesi o evin duvarlarında yaşıyordu.

Ev, Türkiye'nin ilk özel şarap üreticisi olan Cenap And ve eşi Sevda And'a ait.

Cenap Bey bir mühendis. Avrupa görmüş, vizyoner bir girişimci. 1929'da Kavaklıdere Şarapları'nı kuruyor.

Haberin Devamı

Ama hikâyenin asıl özel tarafı Sevda Hanım'da.

Sevda And, dönemin Ankara'sında çok sesli müziğin gelişimi için çalışan bir kültür kadını.

Ses ve Tel Birliği'nin aktif üyesi.

O ev, sadece bir yaşam alanı değilmiş anlaşılan; bir kültür üssüymüş.

Sanatçılar, müzisyenler orada buluşur, konserler verilirmiş.

Ankara'nın kalbinde klasik müzik çalınırmış.

Sonra Sevda Hanım vefat ediyor; Cenap Bey uzun yıllar yalnız kalıyor, kendini müziğe adıyor.

1968'de ikinci evliliğini yapıyor.

Yeni eşi Cevza Başman, Avni Başman'ın kızı.

Almanya'da, Fransa'da eğitim görmüş; kültürlü, vizyoner bir kadın.

1973'te, ilk eşinin anısına bir vakıf kuruyorlar: Sevda-Cenap And Müzik Vakfı.

Bugün o vakıf, Türkiye'nin en köklü kültür kurumlarından biri.

Her yıl Uluslararası Ankara Müzik Festivali'ni düzenliyor.

Ve her 6 Aralık'ta, müziğe emeği geçenlere ödül veriyor.

Sonra bayrak Mehmet Başman'a geçiyor.

Yüksek mühendis. Dünya Bankası'ndan Birleşmiş Milletler'e kadar çalışmış.

1988'den 2016'daki vefatına kadar tam 28 yıl boyunca vakfın başkanlığını yapıyor.

Eşi Sevgi Başman'la birlikte And Evi'ni hem yaşatıyor hem kültürle dolduruyor.

Şimdi sıra üçüncü kuşakta.

Ali Başman ve kardeşi Murat Başman, hem şarapçılığı hem kültürü hem de aile mirasını sürdürüyorlar.

Bakın...

Haberin Devamı

Bu ülkede bazı değerler hala sessizce, gösterişsizce korunuyor.

Bir evin içinde üç kuşaktır müzik susmuyor.

Bir ev, sadece duvarlardan ibaret değil.

İçindeki sesler, melodiler, hatıralar sayesinde yaşıyor.

Ve iyi ki böyle evler hala var.

İyi ki böyle aileler hala bu ülkenin kültür damarına sahip çıkıyor.

Bazı evler insanlar gibi yaşlanmaz

BAZENbir ev görürsünüz. Kapısı açılsa, içeriden eski bir piyano sesi duyulacak sanırsınız.

Tozlu değil, zamansız bir ses...Ankara'daki Sevda ve Cenap And Evi de öyle.

Kuğulu Park'ın yanı başında, Kavaklıdere'de. Mesele sadece duvarları değil; içinde yaşananlar.

Bir düşünün.

Henüz 7-8 yaşında bir kız çocuğu, küçük parmaklarıyla o evde ilk resitalini veriyor. Adı; İdil Biret. Yanında Verda Erman.

Haberin Devamı

İkisi de sonra dünyanın tanıdığı sanatçılar oldular.

Ama ilk alkışlarını bu evde duydular.

Her konser öncesi salonun perdesi çekilir, koltuklar sıralanır, Ankara'nın müzik sevdalıları içeri alınırdı.

Salonun arka kısmı yükseltilmişti; küçük bir sahne gibi.

Zaman geçti; Sevda Hanım gitti. Ama müzik evde kalmaya devam etti. Vakıf kuruldu.

Adnan Saygun geldi, gençlerle sohbet etti.