Belki bir gün değişiriz ama galiba bugün değil
SAAT 03.30...
Kartalkaya'nın karla kaplı tepelerinde, bir otelde uyuyan insanlar...Kim bilir, belki yarın için kayak planları yapıyorlardı. Belki huzurlu bir tatil geçirmenin sevincini yaşıyorlardı. Ama sabaha karşı alevler yükseldi. Rüya, bir anda kabusa döndü.
12 katlı bir otel. Ahşap...Güzel, şık, lüks Ama ihmaller zinciri öylesine uzun ki...Yangın alarmı bile yok. Güvenlik dedikleri bir tabeladan ibaret...Alevler yükselirken insanlar feryat etti:
"Burada güvenlik yok!"
Çünkü biliyoruz...Her yangında, her felakette, her can pazarında aynı hikâyeyi yaşıyoruz. Denetimsizlik, ihmal, sorumsuzluk...
76 kişi öldü.
76 insan, 76 hikâye...Hayatlarının geri kalanını yaşayamayacak 76 can. Kim bilir, hangi hayalleri vardı Kimileri çocuktu, kimileri anne, baba, sevgili...
Şimdi bize soruyorlar:
"Bu otel nasıl çalıştı"
"Kim izin verdi"
Haberin Devamı"Yangın merdiveni neden yetersizdi"
Ve her zamanki gibi birileri yanıtlamak yerine sessiz kalacak.
Burası Türkiye...
Bizde felaketler yalnızca yaşanır. Sonrası mı Günler gelir geçer unuturuz. Ama bu yangın öyle bir alevdir ki bizim vicdanımızda asla sönmeyecek.
İçimiz yanıyor.
Güzel bir kış tatili...Kartalkaya'nın beyaz yamaçları...Şimdi o beyaz karın üstüne düşen siyah küller var. İnsan hayatı bu kadar mı ucuz Kaç canın daha gitmesi gerekiyor kibirileri sorumluluk alsın
Sadece o otel mi yanıyor, yoksa bu ülkenin vicdanı mı
Büyük şair Can Yücel'in dediği gibi:
"Biz kırk kere yandık, hâlâ külümüzden utanmadık."
Şimdi 76 insanın külleri, vicdanlarımızın üstüne çökmüş durumda.
Ve biz, her felaketten sonra olduğu gibi sorumsuzluğumuzla baş başa kalıyoruz.
Kim bilir, belki bir gün değişiriz. Belki insan hayatının ne kadar değerli olduğunu hatırlarız. Ama bugün değil...Bugün içimiz yanıyor. Bugün insanlık bir kez daha yandı.
Z kuşağı bu oyunun
parçası olmayız diyor
EURONEWS'te Alessio Dell'Anna ve Mert Can Yılmaz'ın yazısını okurken, başlıktaki o soruyu düşündüm.
Haberin Devamı"Z kuşağı neden orta düzey yöneticilik işlerinden kaçınıyor"
Kendi kariyerimin başındaki günleri düşündüm. Hepimiz,"o makama ulaşmayı" hayal ederdik. Orta düzey yöneticilik, zirveye doğru bir basamak değil miydi Ama şimdi Z kuşağı; "Bu basamağı atlamak istiyoruz" diyor.
Orta düzey yöneticilik dediğiniz yer, hiyerarşik piramidin en sıkışık noktasıdır.
Hep yukarıdan gelen baskıyı aşağıya iletmekle görevli bir postacı gibisinizdir. Maaşınız biraz artar ama sorumluluklarınız katlanır.
Robert Walters'ın yaptığı araştırma diyor ki:
Z kuşağının yüzde 69'u bu pozisyonların yüksek stresli ve düşük ödüllü olduğunu düşünüyor.
Yüzde 18'i bu pozisyonların karar alma gücünden yoksun olduğunu söylüyor.
Haberin DevamıYüzde 11'i ise kişisel gelişime katkısı olmadığını düşünüyor.
Bu kuşağın adı boşuna "Z" değil. Onlar, son harfi seçmiş. "Bu oyunun bir parçası olmayacağız" diyorlar.