Birleşik Krallık'ın sınavı

Bir süredir İngiltere'de gündeminin üst sıralarında göçmenler ve Ruanda krizi var. Birleşik Krallık'ın demokrasi geçmişi ve değerlerini de tartışmaya açan bir krizden bahsediyoruz. İngiltere dışında uluslararası kuruluşların yürüttüğü tartışma, ülkenin kendi içinde de ciddi bölünmeler yarattı. Dahası, uluslararası hukukçular, siyasetçiler, din adamları bu kriz yüzünden Boris Johnson hükümetini hedefe koydu. Tartışmanın özeti şu:İngiltere Başbakanı Boris Johnson geçtiğimiz günlerde ülkeye kaçak yollarla gelen sığınmacıları Orta Afrika ülkelerinden Ruanda'ya gönderme planını açıkladı. Bunun için hazırladığı bir planı da kamuoyuna duyurdu. Bu karara ve politikaya karşı çıkan insan hakları örgütleri, İngiltere Yüksek Mahkemesi'ne dava açtı. Ancak İngiliz Yüksek Mahkemesi, hükümetin arkasında durup "kafile yola çıkabilir" kararını verdi. Bu aşamada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) devreye girdi ve kendisine yapılan bir başvuruyu karara bağlayarak, Ruanda'ya gönderilecek sığınmacıların uçuşunu son dakikada engelledi ve uçuş iptal edildi. Uçakta bir Iraklı, üç İranlı, bir Vietnamlı, bir de Arnavutluk vatandaşı vardı. (İlk listede geri gönderilecek 120'den fazla kişi vardı ancak alınan mahkeme kararlarıyla bu sayı 7'ye kadar düştü.) Tartışmaya bu aşamada İngiltere Kilisesi de dahil oldu. Kilise, Johnson'ın sığınmacılarla ilgili politikasının "ahlaki olmadığını" ve hatta "utanç verici" olduğunu savundu.İngiliz hükümetinin Birleşmiş Milletler, Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından da eleştirildiği bir dönemde, Galler Prensi Charles'ın gelecek hafta Ruanda'ya gitmesi bekleniyor. Kraliyet Ailesi'nin bu süreçte ne düşündüğüne dair net bir açıklama yapılmadı ancak Prens Charles'ın özel sohbetlerinde hükümetin mülteci planının "korkunç" olduğunu söylediği iddia ediliyor. Bu yüzden Prens'in Ruanda'da vereceği mesajlar çok önemli olacak.Para karşılığı ev sahipliğiOrta Afrika'da yer alan üç milyon nüfuslu Ruanda, hali hazırda dünyanın farklı noktalarından gönderilen 127 bin sığınmacıyı topraklarında barındırıyor. Bu sığınmacıların neredeyse tamamını da kamplarda tutuyor. Ruanda, Nisan ayında İngiltere'yle varılan anlaşma kapsamında gelecek 5 yıl içinde 120 milyon Sterlin, yani yaklaşık 2.5 milyar TL alacak. Yani Ruanda bu işi yılda 500 milyon TL karşılığında yapıyor.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6775297;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6775297;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlardeniz-kilislioglubirlesik-krallikin-sinavi-6775297' });İngiltere sığınmacıların avukat, çevirmen gibi entegrasyon masraflarını da karşılamayı taahhüt ediyor. Bundan sonraki süreçte ülkeye gelenlerin sığınma statüsü elde etme talepleri Ruanda hükümeti tarafından değerlendirilecek. Bu sürenin yaklaşık üç yıl olacağı belirtiliyor. Sığınmacı statüsünü aldıktan sonra da 5 yıl ülkede oturma hakkına sahip oluyor. 5 yılın sonunda üçüncü bir ülkeye gidip gitmeme kararı sığınmacılara bırakılıyor ancak bu sığınmacıların Birleşik Krallık topraklarına dönmesi mümkün olmayacak.Geçmişin izleriRuanda benzer bir anlaşmayı geçmişte İsrail hükümetiyle de imzalamıştı. Yaklaşık 4 bin Afrikalı sığınmacı, 2014-2017 yılları arasında Ruanda'ya gönderilmiş ancak bunlar tamamına yakını birkaç ay içinde başka ülkelere göç etmek zorunda kalmıştı.Geçmişin bu örneğinden yola çıkarak İngiltere'deki tartışma da, "Ruanda hükümeti göçmenlere kapılarını açıyor ancak ülke içinde ayrımcılık gibi politikalar uyguladığından,