Vahametin üstü örtülüyor

301 madencinin vefat ettiği Soma maden fâciasında dönemin Başbakanı olarak "literatürde iş kazası denilen bir olay vardır, hiç kaza olmayacak diye bir şey yok" diyen Cumhurbaşkanı "literatürde 'iş kazası' varsa, iş sağlığı ve güvenliği de vardır" diye haklı eleştirilmişti.Son Amasra felâketinde de madencilerin haftalar öncesinden "burada gaz kaçağı var, bizi patlatacaklar" şikâyetlerine ve bir dizi ihmal için ikazlarına rağmen ciddi bir tedbir alınmamasının hesâbını veremeyen idâreciler kamuoyunu oyalayan demeçlerle geçiştiriyorlar. Oysa devletlûlerin vazifesi, sadece "tâziye" ve "teselli"de bulunmak değil, Türkiye'yi iş kazalarında Avrupa'da birinci, dünya üçüncü sıraya çıkartan vahamete son vermektir. Ocakta hava sisteminin kötü olduğu ihbar ve uyarılarına karşı neden ocağın kapatılıp gerekli temizlemenin yapılmadığını, niçin felâkete seyirci kalındığını ortaya çıkarmaktır. Dünyanın en büyük kömür üreticilerinin başında gelen Çin'de 100 milyon ton başına düşen yıllık ölüm sayısı 30'da kalırken, Türkiye'de 700'ü aşmasının ve son yirmi yılda iş kazalarında 30 bin işçinin can vermesinin önünü almaktır. Patlamanın sorumluluğunu üstlenip ihmalleri araştırarak yargının önüne çıkarmaktır; bile bile felâketi karartmak değildir. "ORTADA BİR SUÇ VARSA..." Bu hususta Cumhurbaşkanı'nın "gereğini yapıyor" diye övdüğü bir gazetecinin açık açık "'Ne yapalım, kaderlerinde bu varmış' denemez" diyerek ve iktidara yakın bazı yazarların köşelerinde "'kader' diyecek bazıları. Soracağım ben de. Kader ama söyleyin bakalım bana, mutlak kader mi Tedbirle, tertibatla önüne geçilebilir miydi bu kaderin" sorularıyla sorgulamaları dikkat çekici. Bir diğerinin "her seferinde alınmamış tedbirlere ödenmiş onlarca hayatı" hatırlatarak "tedbirsizlik"ten hayıflanması; "Tedbir kaderin kardeşidir oysa. Kader inancı elbette