Suriyeli sığınmacılara dair çelişkili açıklamalar, diplomasinin ve Dışişleri'nin dışlandığı öngörüsüz "dış politika"da on yıllık savrulmanın sürdüğünü gösteriyor.Daha bir ay önce "Şam'la işbirliğiyle sığınmacıların rızâlarıyla gönderilmesi" çağrılarını "göndermeyeceğiz!" diye reddeden Cumhurbaşkanı'nın, akabinde "gönüllü ve onurlu geri dönüş için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz" çarkı bunun son örneği. "Düzensiz göç adı konmamış istiladır" diyen ve "onurlu bir dönüş" söylemini tekrarlayan Bahçeli de, "Bayram tatilinde memleketlerine giden Suriyelilerin dönmemelerini, yakalananların derhal gönderilmesini" istedi. Ancak ardından Cumhurbaşkanı'nın parti grubunda bu kez "kendileri isterlerse dönerler" noktasına gelmesi "tek kişilik yönetim"in içine sürüklendiği kafa karışıklığını deşifre etti. "SURİYE POLİTİKASI" SAPLANTISIYLA... Ne yazık ki ecnebilerin işgal ve sömürü plânlarıyla Mehmetçiğin Şam'a rağmen Suriye topraklarına sokulmasıyla Türkiye Müslüman komşusuna karşı "savaş" ve "cephe ülkesi" haline getirildi. Alevlendirilen savaşla ülke nüfusunun üçte birini bulan on milyon aşkın Suriyeli sivilin evini terk etmesine sebebiyet verildi. Bizzat Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle Türkiye üç buçuk milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yapmak durumunda kaldı. En vahimi de Cumhurbaşkanı'nın "ülkemizin köşeye sıkıştırması ve kışkırtılması için kurgulandığı" ikrarında bulunduğu başta Şubat 2020'de 36 Mehmetçiğin şehit edildiği İdlib saldırısı olmak üzere ardı ardına süren saldırılarda yüzlerce şehit verildi. Özellikle İdlib'de radikal örgütlerin tasfiyesi vaadinde Ankara'nın verdiği sözü "tut(a)maması"na, bölgenin silâhlı militanlardan, terör örgütlerinden ve silâhlardan temizlen(e)memesine karşı Türkiye "'Suriye anlaşması'nı ihlâl etmekle", BOP kapsamında İsrail'in güvenliği hesâbına Suriye'nin parçalanmasında kullanılan "yasadışı silâhlı taşeron örgütlere destek vermek"le suçlandı. Yolgeçen hanına dönen sınırların ortadan kaldırılmasıyla doğru dürüst kaydı alınmayan göç dalgalarında milyonlarca sığınmacı arasından ABD ve küresel işgal ortakların güdümünde