Terör örgütünün "fesih ve silâh bırakma kararı"na örgütün bütün unsurlarının uyup uymayacağı bilinmezken, PKK'nın "fesih bildirisinde" ileri sürdüğü "Apo'nun yürütüp yönlendireceği" "şartlı süreç"in nasıl işleyeceğine dair muğlaklık sürüyor.
Daha ilk günde yapılan araştırmalarda toplumun kahir ekseriyeti hatta "cumhur ittifakı" seçmeninin çoğu inanmazken, "süreç"in on yıl önceki "çözüm süreci"nin akıbetine uğraması tedirginliği devam ediyor.
Bundandır ki "iktidar cephesi" ve DEM Parti yönetimince "olumlu hava"dan dem vuran genel geçer söylemlerle geçiştiriliyor. O denli ki RTÜK, tepki görür korkusuyla aranan tescilli terörist elebaşlarının katıldığı fesih karar metninin görüntülerinin yayınlanmasını yasaklıyor.
"SİLÂHLARI TESLİM" MUAMMASI...
Aslında her ne kadar PKK'nın silâh bırakacağı noktalar üzerinde "MİT tarafından kapsamlı bir çalışma yapıldığı" söylense de 17 bini güvenlik görevlisi, üç bini sivil toplam 40 binden fazla insanın katline sebebiyet veren terör örgütünün nasıl tasfiye edileceği; başta Kandil'de sayıları beş-altı bini bulduğu söylenen militanların ne kadarının teslim olacağı ve nereye gidecekleri; silâhları ne zaman, hangi ülkenin ve uluslararası kurumun kontrolünde nereye bırakacakları hâlâ muallakta.
Özellikle terörist başının "şartsız af" ve "dağdan inen silâhlı örgüt mensuplarının topluma kazandırılması" isteğiyle Türkiye cezaevlerindeki 4 bin 750 PKK'lının salıverilmeleri, topluma katılabilmeleri için rehabilite edilmeleri" ve "iş sahibi yapılmaları" problemi tartışılıyor.
Bu arada "fesih açıklaması"yla aylardır iktidardakilerce ileri sürülen "terör örgütünün kayıtsız şartsız silâh bıraktığı" siyasî saptırmasıyla toplumun yanıltıldığı açıkça ortaya çıkarken, hâlen Kuzey Irak'ta ve Suriye'nin kuzeyindeki örgüt kamplarıyla Kandil'deki binlerce teröristin nasıl affedileceği; kod adı kullanıp terör olaylarına katılan azılı teröristlerle terör eylemlerine katılmadıklarını ileri sürenlerin nasıl ayırt edileceği de bilinmiyor.
Bilhassa teröristbaşı ve terör örgütü ile doğrudan pazarlık yapılmasının siyasî iktidarla örgüt mahfilleri tarafından ifşa edildiği vartada "süreç"in iç politikada hoyratça bir siyasî malzeme olarak istismar edildiğine dair istifhamları daha da derinleştiriyor.
MUHALİFLERİ TUTUKLAMA, TERÖRİSTLERİ SALIVERME!
Öncelikle "kent uzlaşısı"yla altı milyon oy almış partiyle seçim işbirliğinin "suç" sayılıp muhalefetten seçilmiş belediye başkanları, siyasetçiler, Cumhurbaşkanının rakibi adaylar hapse atılırken "asla pişman olmadıkları"nı söyleyen terör örgütü elebaşlarına onca kıyağın sunulması çarpıklığının hiçbir izâhı bulunmuyor.
Sırf pahalılığı eleştirdirdiklerinden dolayı "Cumhurbaşkanına hakaret"ten yüz binlerce vatandaşa soruşturma açılıp binlercesine ceza kesilirken, haksızlıkları ve hukuksuzlukları protesto eden bir tweet attıkları için yüzlerce genç tutuklanırken, "meşrulaştırılan" terör örgütü militanlarının serbest bırakılması çelişkisi her haliyle sırıtıyor.