Medyanın "meddahçılığı"

Ekonomideki çöküşte sürekli şoklarla devam eden fahiş zam ve kat kat artan enflasyon furyasında hâlâ medyatik manipülasyonlarla ülkenin gerçek gündemi saptırılıyor.AKP iktidarında, özellikle "tek kişilik otokratik yönetim"in, yürütmenin yanısıra yasama ve yargıyı güdümüne almasıyla "hibrit-melez demokrasiler kategorisi"ne gerileyen, ifade ve basın özgürlüğü endeksinde 194 ülke arasında 157. sıraya düşen Türkiye, dünyada hâlen en fazla gazetecinin tutuklu olduğu diktayla yönetilen Belarus, Kongo, Brunei ve Ruanda ile aynı grupta. ACÂİP ÖVGÜLERLE MUALLEL... RTÜK Başkanı'nın "Cumhurbaşkanı'nın tâlimat ve telkinlerini emir telakki ederiz" dediği süreçte medyaya baskılar bütün ağırlığıyla dayatılıyor. Medyanın ancak yüzde beşini bulan televizyonlara bir yılda toplam 70 defadan fazla para ve program durdurma cezası verilirken, iktidara yakın kanalların kadın-eğlence programlarına vatandaşlardan gelen binlerce şikâyete rağmen tek bir cezanın verilmemesi medyanın hâl-i pürmelâlini ifşa ediyor. Basın İlan Kurumunun (BİK) iktidarın yanlışlarını eleştiren gazetelere hiçbirgerekçe göstermeden, hiçbir hukukî ve kanuni mesnedi olmadan tamamen keyfi ve "tâlimatlı" ilân kesme cezaları vermesi; ilânların gazetelerin tirajına göre değil "yandaşlığa" göre dağıtılması, bir tek Yeni Asya'ya 28 Ocak 2020'den bu yana -798 gün- ilân verilmemesi basına sansür ve baskıyı ifşa ediyor. Bir medya grubunun "yandaş medya" haline getirilmesi için ziraataçiftçilere destek için kurulan bir kamu bankasından "kredi" adı altında peşkeş çekilen 750 milyon doların on yıldır tahsil edilmemesinde açığa çıktığı gibi, siyasi iktidara sürekli övgüler dizen, fahiş zamları görmezden gelip haber yapmayan "yandaş medya"ya müthiş bir kayırmacılıkla her türlü kıyak çekiliyor. Canlı yayında karşısında dizilmiş "seçilmiş gazeteciler"in sorduğu sorulara Cumhurbaşkanı'nın prompterden cevap vermesi, soruların cevaplarıyla önceden