"Kayyım darbesi"yle "havuç ve sopa siyaseti!"
Ekonomiyi düze çıkaramayan, bütün baskılara ve "tepeden tâlimatlar"a rağmen yeni ağır vergilerle ve fahiş zamlarla daha da artan enflasyonu düşüremeyip pahalılığı durduramayan, dahası "teğmenler yemini" benzeri tetiklenen sun'î gündemlerden bir netice alamayan "iktidar cephesi", "kayyum siyaseti"yle toplumu daha da kamplaştırıp kutuplaştıran, ayrıştırıp "düşmanlaştıran" tahriklere devam ediyor.
Bir yandan kırk bin insanın katlinden sorumlu terörist başının salıverilip Meclis'te konuşturulmasını içeren "Öcalan çıkışı" devam ederken, diğer yandan "kayyum atamaları"nın sürdürülmesi yaman çelişkili çarpıklığı, aslında "anayasa değişikliği" perdesindeki kumpasın bir parçası.
Aslında 31 Mart mahallî seçimlerinde kazanan muhalefete mensup belediye başkanlarına yapılan "kayyım operasyonları" "tek kişilik otoriter rejim"in ceza ve suçta eşitlik ilkesini berhava eden çifte standartlı siyaseti bir defa daha ortaya çıkarıyor.
ÇİFTE STANDARTLI ÇİRKİN SİYASETLE...
Öncelikle bir AKP milletvekilinin kırmızı bültenle aranan terör örgütü elebaşı Remzi Kartal'la bir AKP milletvekilinin yüz yüze görüşüp yemek yemesine karşı, İstanbul'un en büyük ilçesi Esenyurt Belediye Başkanı'nın yıllar önce telefonla görüşmesinin "gerekçe" gösterilmesi çirkin siyaseti açığa çıkarıyor.
Meclis'teki tartışmada sözkonusu iktidar partisi vekilinin "akademisyen olarak görüştüğü" savunmasına karşı, Belediye Başkanı'nın üniversite hocalığı ve rektör yardımcılığı yapan bir profesör olarak "Türkiye'nin Kürt Sorunu Hafızası" kitabını yazdığının, üstelik siyasî iktidar tarafından defalarca terörün sona erdirilmesiyle görüş alındığının ve Avrupa Parlamentosu'nda "çözüm süreci"yle ilgili toplantılara akademisyen ve gazeteci olarak katıldığının ortaya çıkması kastı ele veriyor.
Keza daha önce iki defa görevden alınıp yerine "kayyım" atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı'nın üçüncü kez seçilmesinden sonra Kobani davasında henüz kesinleşmemiş davanın "gerekçe" gösterilmesindeki gibi, Batman, Halfeti ve en son Tunceli ve Ovacık belediye başkanları için ileri sürülen "gerekçeler"in hiçbir hukukî geçerliliğinin olmaması "kayyım darbesi"yle demokrasiye darbenin vurulduğu her hâliyle sırıtıyor.
Özellikle üçüncü kez seçilen Ovacık Belediye Başkanı'nın on iki yıl önce dönemin valisinin ve savcının çağrısıyla birlikte bir cenazeye katılmalarının yıllar sonra "suç" olarak gösterilmesi çifte standartlı çirkin siyasetin bir diğer göstergesi.
ORTADA BİR "PAZARLIK" DÖNÜYOR!
Belli ki 15 Temmuz'dan sonra tek imzalı KHK ile savcılıklardan temiz kağıdı alarak defalarca seçilmiş belediye başkanlarının yerine Belediye Meclislerinden değil de mülkî âmirlerin atayan Saray iktidarı, "suç" icad etme peşinde. Ve bu "suç icadı"yla bile bile demokratik irâde gasbıyla siyaseti tehdit ediyor.
Bahçeli'nin terörist başını "Kürtlerin lideri", terör örgütünü "Kürtlerin temsilcisi" olarak lanse etmesinin ardından AKP Grup Başkanvekilinin "kayyım atamaları devam edecek!" şantajı, "iktidara iliştirilmiş yandaş yorumcular"ın sayıları kırka varan muhalefete mensup belediyelere "kayyım atanacağı"nı söylemelerinin maksadı bu.