"İstibdat rejimi"ne karşı
Saray'dan Meclis'e gönderilen muğlaklıkla muallel "casusluk maddeleri" her ne kadar kamuoyundan yoğun tepkiler üzerine "şimdilik" geri çekilse de iktidar partisi sözcülerinin "yasa'yı kısa bir süre sonra yeniden gündeme getirme" ısrarları, "otoriter rejim"in antidemokratik karakterini ele veriyor.
Gerçek şu ki yürütme ve yasamanın yanısıra yargının da güdümüne sokulup "siyasetin sopası" olarak istimaliyle uygulamada ifade ve basın hürriyetini tehdit eden ağır baskıları dayatan siyasî iktidar, "sansür yasaları"ndan, mâlum "dezenformasyon yasası" gibi "etki ajanlığı"ndan caymış değil. Zira "etki ajanlığı yasası" olmadan da muhalefetin ve sivil toplumun Türkiye'yi her alanda çökerten uygulamalara en ufak bir eleştirisi "suç" sayılıyor.
Ekonominin iflasına dair değerlendirmeler, dolar garantili, Londra tahkimli ihalelerle başta "beşli çete" olmak üzere iktidar yandaşı şirketlere yüz milyarlarca dolar peşkeşe, "kur korumalı mevduat"la ülkenin milyarlarca zarara sokulmasına, "yüksek faiz"le kamu malıyla faiz lobisine rantlar sağlanmasına dikkat çekenlerin, iktidarın hoşuna gitmeyen bir tweeti paylaşanların âdeta "vatan hainliği"yle suçlanıp derhal derdest edilmelerinin kasdı bu.
YOLSUZLUKLAR, YAĞMA VE PEŞKEŞ KARARTILIYOR...
Bu kasıtla; AKP iktidarında, özellikle "tek kişilik ucûbe rejim"de çoğu Sayıştay denetçi raporlarıyla belgelenen yolsuzlukların, hırsızlıkların, rüşvetin, "iktidara iliştirilmiş ihaleciler"e kamu malını peşkeş çekmenin, kayırmalarla millet malını yağma etmenin karartılması hedefleniyor.
Mesela "yandaş şirketler"in çıkarları uğruna orman arazilerinin, sahillerin talanı, dahası ağaçlara kıyıp katledenleri protesto edenlerin "ormanı işgal"le suçlanması çarpıklığı karambole getiriliyor.
Saray'ın 2023 yılı hava taşıtları 1 milyar olan masrafın yıl sonunda 4.5 milyara çıkmasının; sekiz uçaklık hava filosuna 4.5 milyarla yeni uçak eklenmesinin; milyarların hebâ edildiği tek bir yolcunun inmediği havaalanları ihalelerinde yüzde doksanı aşan sapmaların, mâliyetinden on kat fazla harcanan Şehir Hastaneleri'ndeki vurgunun ve israfın üstü örtülüyor.
Müslüman komşu Suriye'nin etnik-mezhebî tefrikalarla bölünüp parçalanmasına sebebiyet veren akîm "Suriye politikası"yla küresel işgalcilerin "tefrika projeleri"ne gelinmesi gürültüye getiriliyor. Ankara'dakilerin "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)"la Irak'ta olduğu gibi Suriye'de de Türkiye'yi emperyal ecnebîlerin bölgeyi tefrika fitnesi ateşine atan "işgal-sömürü projeleri"nin taşeronu durumuna düşüren "teşne politikalar"ın sorgulanması engelleniyor.
Türkiye'nin yanıbaşında soykırımcı İsrail'in hâmisi ABD ve İngiltere'nin başını çektiği emperyal güçlerin her türlü silâh ve mühimmat sevk ettiği maşa terör örgütlerinin palazlandırılmasın sebebiyet verilmesi nazarlardan kaçırılıyor.
Keza "kayyım darbesi"nde iddia ve isnadların bütününün altının boş çıkmasına karşı "tahliye" verilmesi gerekirken, "delil" olmayacağını bile bile "uyduruk "gizli tanıklar'ın ifadelerinde bazı yeni delillerin çıkabileceği ihtimali"yle "siyasî tutukluluklar" sürdürülüyor.