Hukuku tasfiye fecaati

"Demokrasi endeksi"nde otokratik ülkelerdeki "hibrit-melez demokrasi"ye gerileyen Türkiye'nin "hukukun üstünlüğü endeksi"nde 139 ülke arasında 117. sırada kalması yargının yıkımını ifşa ediyor.On dokuz yıllık AKP iktidarının sonunda "hükûmetin gücünün sınırlandırılması", "hukuk ve kamu düzeniyle güvenliğinin sağlanması", "vatandaşların adâlete erişebilirliği", "yolsuzlukla mücadele", "hukuk mahkemeleri", "hükûmetin şeffaflığı" ve "temel haklar" alanlarındaki ölçümleriyle Türkiye'nin "yasama ve yargı denetiminin olmadığı ülkeler" kulvarında Nijerya, Singapur, Zimbabve ve Venezuela kategorisinde kalması vaziyeti deşifre ediyor. Vahamet, "yargının tâlimatlandırılması"yla AKP'li Meclis eski başkanlarıyla Adalet bakanlarının "Adalet saraylarını yaptık, ama içini dolduramadık" yakınmalarıyla Türkiye'de "hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve tâlimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz" hükmüyle "mahkemelerin bağımsızlığı"nı ve "hâkim teminatı"nı esas alan "Anayasanın 138. maddesinin ölmesi" olarak açıklanıyor. "YARGININ SİYASALLAŞTIRMASI"YLA TASFİYESİ Tesbit şu ki, 15 Temmuz Hâdisesi bahanesiyle, yasaların geriye doğru işletilerek daha önce suç olmayanı "suç" sayan, gizli istihbarat jurnalleriyle hiçbir hukukta geçerli olmayan "iltisak"-"irtibat"la tek kelime savunmaları alınmadan yüz binlerce kamu görevlisinin sorgusuz sualsiz "suçlamalar"la ihraç edildiği, aralarında binlerce kadın ve yüzlerce çocuğun bulunduğu elli bini aşkın vatandaşın "yargısız infaz"la tutuklandığı OHAL rejimiyle öncelikle yargının bağımsızlığı ıskartaya çıkarıldı. Sahte isnadlarla beş bine yakın hâkim ve savcı işten atılarak, büyük bir kısmı iktidar partisinde görev alanların hâkim ve savcı olarak atanmasıyla yargı "tam taraflı" hale getirilip "siyasallaştırıldı." Yine bu vetirede, seçilmiş bir milletvekili olan Demirtaş'ı dört yıllık tutukluluktan sonra tahliye ettirmemek için son anda ortaya atılan bir "suç"la yeniden tutukluluğunun sürdürülmesi, "tahliye kararı" veren hâkimlere soruşturma açılması ve duruşmalara "gizliliğin" getirilmesinde açığa çıkan vartada Türkiye'nin Anayasasında uymayı taahhüd ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmaması garabeti sergilendi. En son AİHM'in Demirtaş'la kırk HDP'li vekilin dokunulmazlıklarının kaldırılması için "Anayasaya aykırı, ifade hürriyetinin ihlâli" kararı, hukukun ne denli ıskat edildiğinin son tezâhürü oldu. Bu arada hiçbir delil olmadan savcılıklardan adli sicil belgesi alan İstanbul belediyesi çalışanlarının arasında tamamen uyduruk isnadlarla, "koridorlarda duydukları"yla "teröristler işe alınmış" iftirasıyla muhalefet kriminalize edilmek istendi. "CUMHURBAŞKANI'NIN ADÂLET POLİTİKALARI" Üçüncü kez atanan "yeni" Adâlet Bakanı'nın