Demokratik Türkiye'nin inşası

"Güçlendirilmiş parlamenter sistem işbirliği" taahhüdünde bulunan altı partinin yasama, yürütme ve yargıya dair temel düzenlemeleri kapsayan dokuz başlık altındaki seksen dört maddelik anayasa değişiklikleri teklifi, "iktidar cephesi"nden pompalanan "toplanıp dağılıyorlar, bir şey yaptıkları yok" dezenformasyonlarını bir defa daha boşa çıkardı.Teklifin hedefi, demokratik muhalefet olarak sadece seçimi almak değil, "cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" paravanında propaganda edilen, aslında "başkanlık sistemi"yle de ilgisi olmayan, millet irâdesinin temsilcisi Meclis'i dışlayıp hukuk devletini temelden tahrip eden, demokrasinin en birinci vasfı olan millet egemenliğini bir kişinin irâdesine hapseden otoriterliğin tahribatını etkin demokratik sistemle tâmir etmek. 15 Temmuz Hadisesi bahanesiyle 20 Temmuz "OHAL rejimi"nin kalıcı hale getirildiği "tek adam rejimi"nde yapılan eklentilerle baskıcı, tek tipçi, otoriter uyduruk ucûbe sistem"i tasfiye edip, yerine demokratik, çoğulcu, âdil ve hür Türkiye'yi inşa etmek. KEYFİLİĞE SON VERİLİYOR Bu kapsamda Meclis'in kabul ettiği kanunlara cumhurbaşkanının veto yetkisinin sona erdirilmesi, Meclis soruşturması ve gensoru mekanizmasının geri getirilmesi, hükûmet aktörlerinin görevleriyle ilgili suçlarından dolayı hesap vermeleri ve Saray'a verilen, ancak bütün demokrasilerde parlamentoların en birinci hakkı olan "bütçeyi kabul yetkisi"nin TBMM'ye iadesi başta geliyor. İlaveten Hazine yardımının yüzde bir oy alan partileri de kapsaması ve darbe ürünü olup "yüzde on" iken yirmi sene sonra -"cumhur ittifakı"nın bir partisinin aşması için- ancak "yüzde yedi"ye çekilen çekilebilen "seçim barajı"nın demokratik ülkelerin çoğunda olduğu gibi "yüzde üç"e çekilmesiyle kalınmıyor; seçim ve siyasi partiler yasasının tashihiyle siyasetin demokratikleştirilmesi öngörülüyor. Keza Meclis İçtüzüğü'nün da demokratikleştirilmesi, yasama dokunulmazlığını kaldırmanın istisna hale getirilmesi, milletvekilliğinin ancak kesin hüküm giyme nedeniyle düşmesi, başvuru halinde, Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararına kadar beklenmesi ve keyfiliğe son verilmesi dikkat çekici. "OHAL