Çarpık "tarım politikası"

TESBİTAKP iktidarında halktan toplanan vergiler "dolar garantili devasa ihaleler" verilen müteahhitlere ve belirli bazı kesimlere aktarılması haksızlığı sürüyor. Tarımı desteklemek amacıyla kurulan bir kamu bankasından "siyasi iktidara iliştirilen" bir medya grubuna Nisan 2018'de 750 milyon dolarlık kredi peşkeşine gösterilen tepkiler üzerine doların 13 liraya çıktığı sırada -5 Nisan 2018'de 4 liralık kur üzerinden sabitlendirilerek iki yılı geri ödemesiz on yıllık ödeme süresi tanınmasıyla aradaki 7 milyar 350 milyon liradan muaf tutulmasına benzer kıyak üstüne kıyaklar sunuluyor. Keza "yandaş müteahhitler"in onlarca milyarlık vergi ve kredi borçları defalarca silinirken, İcra İflas Kanunu'na aykırı olarak çiftçinin traktörü, zirai araçları, besicinin hayvanı haczediliyor. Tarım Kanunu'nun 21. maddesi gereği "Tarımsal destekleme programlarının finansmanının bütçeden sağlanması için ayrılacak kaynağın gayrisafi millî hâsılanın yüzde birinden az olamayacağı" hükmünce en az 79 milyar lira tarıma destek verilmesi gerekirken; 2022 bütçesinde tarıma toplam 25.8 milyar lira destekle kalınmış. Litresi yirmi lirayı bulan mazottan ÖTV ve KDV alınırken, çiftçi, Tarım Kredi Kooperatifi'nden ve bankalardan çektiği 51 katına çıkan 180 milyarı borcu altında eziliyor. Buğdayın kilosu çiftçiden 2 lira 40 kuruşa alınırken, dışarıdan milyarlar ödenerek 6 liraya satın alınması çifte standardı ile tarım ürünleri ithal ediliyor. Ve en son 2021 yılında Türkiye'deki bütün çiftçilere 24 milyar lira destek verilirken, "dolar döviz kuru korumalı TL mevduatı"na geçen şirketlerin 33 milyar liralık kurumlar vergisinden vazgeçilmesi, "tek kişilik sistem"in çarpık "tarım politikası"nı bi defa daha ifşa ediyor. GARABET "Düşünmeden ekin!" ama nasıl Vakıa şu ki buğdaydan arpaya, nohuttan fasulyeye hemen hemen bütün temel gıda ürünlerini kat kat fiyatlarla ithalle yabancı ülkelerin çiftçisine destek veriliyor. Oysa Cumhurbaşkanı daha evvel "gıdasını dışarıdan alan, en temel ihtiyaçlarını ithal eden bir ülkenin bağımsızlık iddiası havada kalmaya mahkûmdur" diyerek, "23 Şubat 2018'den itibaren, çiftçinin mazot maliyetinin yarısını devletin ödeyeceği"ni vaad etmişti. Bu bakımdan geçtiğimiz hafta bir ildeki parti toplantısında "merak etmeyin, devletiniz yanınızda" sözüyle çiftçilere, Binali Yıldırım'ın "Ekin kardeşim, ekebildiğiniz kadar ekin; 'maliyetler yüksek, mazot yüksek, gübre yüksek, diğer girdiler yüksek nasıl ekelim' diye düşünüyorsunuz, düşünmeyin!" tembihi dikkat çekici. Elektriğe yüzde 127'yi, doğalgaza yüzde 100'ü, akaryakıta yüzde 110'u ve bir yıl içinde 60 kezden fazla mazota yüzde 130'u aşan zam sağanağında eski Başbakan'ın çiftçinin hangi parayla ürün ekeceğini hesaplamadan konuşması tam bir garabet. Hâsılı, çöküşteki ekonomide ithal enerjinin yanısıra dövize bağlı girdilerin mâliyetini gözardı eden, tohumun, gübrenin, yemin, ilâcın, zirai araçların