Ankara'dakilerin "Gazze yüz karası..."

Yargının "siyasetin sopası" olarak kullanılmasıyla muhalefeti topyekûn tasfiye amaçlı "tepeden tâlimatlı" siyasî operasyonların karambolunda soykırımcı İsrail'in küstahça zulüm ve işgaline siyasî iktidarın sadece hamasetle kalan tavırsızlığı tartışılıyor.

Resmî rakamlarla altmış bin -gerçekte en az yüz bin- Filistinlinin katledildiği soykırımın ardından hâlâ hastane, mülteci kampı ve yardım noktalarında toplanan çocukları bombalayıp katleden İsrail'in ablukaya aldığı yüzde 88'i işgalindeki Gazze'de hâlen 70 bin çocuğun açlıktan ölümle karşı karşıya kalmasına karşı Ankara'nın kırılganlığı her hâliyle sırıtıyor.

Bilindiği gibi Ankara'dakiler, daha önce İsrail'i şımarıkça Kudüs'ü Başkent ilânına, Suriye'ye ait Golan Tepelerini, Hermon (Şeyh) Dağını işgalle 7 kilometrede kuşatmasına arka çıkıp Şam'daki Başkanlık Sarayı ve Genelkurmayı bombalamaya cüretlendiren Trump'ın dehşetli "Gazze plânı"yla bölgeyi turizme açıp eğlence merkezi ve kumarhane yapma, kıymetli maden, doğalgaz ve petrol kaynaklarını sondajlayıp hortumlama sömürüsü projesine de ses seda çıkarmayıp geçiştirmişti.

TÜRKİYE'NİN, GAZZE'YE DESTEK FİLOSU'NA LİMANLARINI KAPATMASI

Keza Netanyahu'nun Trump'la birlikte dayattığı Gazze'de geriye kalan mülteci kamplarını da yıkarak iki milyon Filistinlinin açık hava hapishanesinde amansız ambargoya tabi tutma ve bir milyon Gazze'liyi daha da güneye sürüp "bütünüyle işgal, istila ve ilhak senaryosu"yla haritadan silme, kitlesel göçleri, katliamın daha da yaygınlaşmasını, korkunç yıkım ve vahşeti ateşleyen ve işgali kalıcılaştıran askerî operasyonları, İspanya'dan İsveç'e, Avustralya'dan Belçika'ya ve Rusya'ya, AB'den BM'ye birçok Avrupa ülkesi ve uluslararası kuruluş,beynelmilel hukuka aykırı bulup kınarken, Ankara'dakiler yine sadece Netanyahu'ya veryansın etmekle kaldı; yine Trump'a tek kelime sarfedilmedi.

Bu arada Norveç'in devlet varlık fonu Norges Bank Investment Management'in 11 İsrail şirketindeki yatırımlarından çıkmasıyla İsrail'e 2 trilyon dolarlık darbe vururken, Ticaret Bakanlığı'ndan Türkiye'nin, İsrail ile deniz ticaretine tam kısıtlama getirildiği, İsrail bayraklı veya sahipli gemilerin Türkiye limanlarına girişinin yasaklandığı, Türk Bayraklı gemilerinin İsrail'e seferlerinin engellendiği 'yeni ticaret kısıtlaması" açıklaması, defalarca "kısıtlandı, kesildi" iddialarının aksine İsrail'le ticaretin sürdürüldüğünün ikrarı olarak kayıtlara geçti. (gazeteler, 21.8.25)

Ve "İsrail'le ticaret yok" iddialarının birer yanıltmadan ibaret olduğu, 22 aydır süren soykırımda yurtdışından gelen yerli ve yabancı gemilerin çıkış-varış saatleri ve güzergâhlarıyla bayraklarının değiştirilerek, üçüncü ülkeler üzerinden ya da gümrüğü-limanı olmayan "Filistin'e gidiyor" saptırmasıyla iktidardakilerin "katil, zalim, haydut İsrail!" çıkışlarının aksine İsrail'in devam ettiğini resmen tescilledi.

Ancak en son Filistin'le dayanışmak ve İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı kırmak gayesiyle yola çıkan, 44 ülkeden yüzlerce vekilin, aktivistin, âlimin yer aldığı katıldığı Küresel Sumud Filosu'na Türkiye limanlarının kapatılması ayıbı her fırsatta İsrail'e rest çeken ve Gazze edebiyatı yapan Saray iktidarının yüz kararı oldu.

İki yıla yakındır üzerinden İsrail'e silah, jet yakıtı-petrol gibi stratejik savaş malzemesi sevkedilen ve hâlen limanları İsrail'e mal taşıyan gemilere açık olan Türkiye limanlarının, Gazze'ye yönelik ablukayı kırmak maksadıyla Akdeniz'in farklı limanlarından Gazze'ye giden gemilere kapalı olmasının sebebi soruluyor.

Mersin-Gazze arası yaklaşık 400, Mersin-Tunus arası 2.500, Tunus-Gazze arası 2.400 km. olmasına karşı başta Türkiye'den destek filosuna katılan 100 kişi olmak üzere filoya katılanların İspanya, Norveç, Tunus gibi ülkelerdeki limanlara gitmek zorunda kalması ve Türkiye limanlarından hiçbir geminin hareket etmesine "izin" verilmemesi sorgulanıyor.