"Açılım"la tefrika tuzağı
''Otoriter rejim''in tahkimle idamesi için servis edilen "açılım"ın "Meclis'in uhdesinde olacağı" söylense de akamete uğrayan "çözüm süreci"ndeki gibi kapalı kapılar arkasındaki "gizli pazarlıklar"ın yine Öcalan üzerinden terör örgütüyle kotarılmak istendiği ortada.
İktidar sözcülerinin dile getirdiği "Meclis"ten, "siyaset"ten kastın terörist başının güdümüne sokulan DEM'in Saray rejimine arka çıkması, Erdoğan'ın en az bir dönem daha iktidar koltuğunda kalması olduğu bizzat iktidardakilerin açıklamalarıyla ifşa oluyor.
Çarpıcı olan, içte "kayyım" ve "kapatılma" şantajlarıyla "yola getirilip ehlileştirilecek" sözkonusu partinin, "anayasal değişiklikler"le, "özerklik"le, "federatif sistem" maskesiyle, ırkî-coğrafî iftiraklarla ülkede tefrikaya yol açacak olması. Ve dışta da Türkiye'nin yanıbaşındaki Müslüman ülkelerin işgalci ecnebîlerin hegemonyaları ve soykırımcı İsrail'in bölgedeki egemenliği hesâbına etnik ve mezhebî tefrikalarla bölünüp parçalanması...
İKTİDARDAN İMRALI'YA, İMRALI'DAN KANDİL'E "MESAJLAR!.."
Son süreçte Bahçeli'nin "Öcalan çıkışı"yla tetiklenen "yeni açılım"da yabancı medyada ve kulislerde Kandil'deki terör örgütü elebaşlarıyla doğrudan görüşmesine izin verilen, dağdakilere "silah bırakmayı tartışma zamanının geldiği"ni tavsiye eden Öcalan'la iktidar arasında yeniden fiilî müzâkereleri başlatma istikşafî görüşmelerinin yapıldığı, esas problemin teröristlerin akıbeti olduğu bilgileri dolaşıyor.
Bu açıdan her ne kadar DEM yöneticilerinden "toplumsal barışı savunan her adımı destekleriz" duyuruları yapılsa da, terör örgütünü karşısına alıp "Türkiyeleşme-Türkiye partisi olma" tezini savunup ısrarla telkin eden Demirtaş'ın daha baştan dışlamasına karşı avukatlarının "kayyım atanmaması" ve "Kürtçenin belli ölçüde yaygınlaşması" karşılığında yeni dönemde "Kürt siyasetinin teslim alındığı" tepkileri vaziyeti açığa çıkarıyor.
Daha 28 Mayıs 2023 seçimlerinden bir gün önce "her şey değişecek, umarım Türkiye Cumhuriyeti değişmez" diyen Bahçeli'nin partisinin grubunda "Biz, dümenden ve düzenden el uzatmayız. DEM'e düşen, bunu algılayıp değerlendirmesidir" ifadelerinin anlamı bu.
Anlaşılan, İmralı ve Kandil'le "işbirliği"nin altyapısı oluşturulmuş. Bunun üzerinden bir defa daha Saray iktidarından İmralı'ya, İmralı'dan Kandil'e "mesajlar" gidiyor; ve hâlâ Kandil'dekiler tam "ikna" olmamış olacak ki kafa karışıklığı sürüyor.
Ve bu vartada "iç cephe"de "yandaş medya"nın propagandalarıyla "PKK'yı tasfiye" perdesinde bir defa daha Türkiye'nin yanısıra Kuzey Irak ve Suriye'nin kuzeyinden katılımlarla sayıları üç yüze varan "âkil insanlar heyeti"yle "çözüm süreci" paravanında "özerklik" ve "federalizm"le Türkiye'nin ve bölge ülkelerinin etnik ve coğrafî bölgelere taksimi tefrika fitnesi tezgâhı kuruluyor.
"AMERİKAN-İSRAİL PLÂNI"NA ZEMİN HAZIRLANIYOR...
"Dış cephede" ise 1916'da bölgeye "İsrail devleti" hançerinin saplanması hesabına Ortadoğu'daki Müslüman ülkeleri cetvellerle dilimleyen İngiliz-Fransız mamulü "Sykes-Picot tefrikası"nın yeni versiyonu, "âlem-i İslâma suikast olan gaddarâne Sevr Muâhedesi"nin günceli ve yirmi iki İslâm ülkesini mezhebî-etnik ayırımlarla bölüp parçalamayı hedefleyen küresel istilâcı emperyalistlerin menhus "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)" dayatılıyor.