Cevat Çakır

Yeni Asya

Bediüzzaman'ın dilinden talebesi Hüsrev (4)

"Hüsrev kardeş, senin mektubun benim meraklarıma (Hasan, Mustafa'lar gibi) bir şifa ve arzularıma bir devâ (Mu'cizat-ı Ahmediye gibi) ve ümitlerime bir ziya (Refet, Konyalı Sabri gibi) hükmüne geçti." 1"Hüsrev kardeş, kasem ederim, benim elimden gelseydi, yalnız bu defa altın yaldızla yazdığın Mu'cizat-ı Ahmediyeye mukabil herbir sayfasına, yalnız

Bediüzzaman'ın dilinden talebesi Hüsrev - 3

"Evvelâ: Sizi tebrik ediyorum. Ve bu defaki Hüsrev'in bakanlara yazdığı istida, pek mükemmel bir vesika-i tarihiye hükmündedir." 1"Hacca giden kardeşimiz marangoz Ahmed selâmetle gelmiş mi, merak ediyorum. Hem Zülfikar ve Asâ-yı Mûsâ'nın âhirinde Hüsrev'e ve yardımcılarına olan aynı duâyı Mustafa Gül ve refiklerini ilâve ile Sözler mecmuasının âhir

Bediüzzaman'ın dilinden talebesi Hüsrev (2)

"Merhum Hafız Mehmed'in iki kardeşi o merhumun vazifesini yapmaları ve Mustafa'nın yazısı, Hüsrev'in tatlı hattına mutabık gelmesi, benim nazarımda, yeniden iki Hafız Mehmed'i bulmuş kadar memnun oldum." 1"Tahiri'nin İstanbul'a gitmesi, inşaallah hayırdır. Ve Hüsrev'in pek çok vazifelerini tamamen yapması, kanaatim geldi ki, Barla'da bulunduğum zam

Bediüzzaman'ın dilinden talebesi Hüsrev (1)

Lâhikalarda Üstad Hazretleri'nin kendisinden en çok bahsettiği talebelerinden biri de Hüsrev Ağabeydir.Özellikle Hüsrev'in kaleminden çok bahsediliyor. Ayrıca mektuplarının da farklı olduğunu ve ruhunu okşadığını söylüyor. Kendisinin de Üstad Bediüzzaman'a yazdığı mektuplarındaki ifadeleri dikkat çekicidir. Hüsrev Ağabey, Barla Lâhikası'nda neşredi

Bediüzzaman'dan Hulusi Beye (3)

Üstad Said Nursî, bir mektubunda, talebesi Hulusi Bey'le ayrılıklarıyla ilgili şöyle bahsetmiş:"Suri iftirakımız vuku bulsa bir eser-i inayet ve rahmet olduğunu telâkki ediniz... Hem her vakit beklediğim, ehl-i zındıkanın bana hücumu, gayretli talebem, cesaretli biraderzadem olan uhrevî kardaşımdan başlaması muhtemel olmakla beraber, hıfz-ı Kur'ânî

Bediüzzaman'dan Hulusi Beye - 2

Bediüzzaman Hazretleri'nin talebesi Hulusi Bey, Üstadına yazdığı bir mektubunda şöyle der:"Sevgili Üstadım! Evvelâ arz ettiğim vecihle ben artık bir şey için yaşadığımı zannediyorum. O da, Üstadım olan dellâl-ı Kur'ân'ın vazife-i me'mure-i maneviyesini ifada kendilerine pek cüz-î bir yardım ve Kur'ân hesabına cüz-î bir hizmetkârlıktan ibarettir."1