İzmir'de İzbeton ve kooperatif yolsuzluğu davası devam ediyor. Ben de ekranlarda ve bu köşede yorumlarımı söylüyorum. İzmir eski Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in kızı ve avukatı Defne Soyer bir açıklama gönderdi. Olduğu gibi yayınlıyorum. Kendisine itirazlarımı çarşamba günü burada yayınlayacağım:
***Bu dava bir hukuk davasıyken,Danıştay kararıyla da hukuki ihtilaf niteliğinde olduğubelirtilmişken ceza davası olarak görülmektedir.Nitelikli dolandırıcılık suçlamasıyapılmaktaysa da suçun hiçbir unsuru oluşmamış,suçun unsurlarına dair hiçbir delil iddianamede bulunmamaktadır.Hatta iddianamede açıkça kişisel menfaat elde edilmediği tespiti yapılmıştır.Dolandırıcılık suçunun oluşması için gerekli unsurlarda hile ve desiseilekişileri kandırma kastıylahareket edilmesi gerekirken,mevcut durumda kentsel dönüşümde kooperatifçilik modelinin uygulanmasındaki tek kasıt 10 yılı aşkın süredir evlerini bekleyen hak sahiplerinin evlerine yerleşmesi, İzmirlilerin güvenli konutlarda yaşamaları, deprem dirençli bir kent oluşturmaktadır.Zaten farklı bir kasıt olduğuna dair hiçbir delil yoktur.2012 yılında Bakanlar Kurulu kararıyladava konusu alanlarda,BelediyeKanunu 73. Madde uyarınca kentsel dönüşüm yapma göreviİzmir Büyükşehir Belediyesi'ne verilmiştir.Ancak müteahhitler kârlı görmedikleri için ihalelere giren olmamıştır. 2019'da Tunç Soyer göreve geldikten sonra da bu ihalelere devam edilmiş, her biri için en az 2 kere ihaleye çıkılmıştır. Hatta ihalelerin sonuçlanabilmesi için projelerde revizyonlar dahi yapılmıştır. Ancak her biri sonuçsuz kalmıştır. İzmir Deprem'i sonrası depremzedelerle geliştirilen"Halk Konut" uygulamasından ilham alınarak Belediye şirketiİzbeton'averilen kentsel dönüşüm alanlarında da dayanışma temelli bir finansman sağlayan kooperatifçilik uygulaması başlamıştır. Bu sayede inşaatlara başlanabilmiştir. Dolayısıyla Tunç Soyer ve tutuklu bürokratlar görevlerini yaptıkları için tutuklu bulunmaktadırlar.Türkiye bir deprem ülkesidir ve hükûmet, belediye, STK'lar, meslek odaları ve vatandaşlar ortaklaşmalıdır. En temel hak olan yaşam hakkını da kapsayan "çatı hak" olarak tanımlanan barınma hakkını sağlamak için bu gibi yenilikçi ve hukuka uygun çözümler geliştirilmelidir. Örneğin sadece İzmir'de mevzuata göre depreme dayanıksız kabul edilen 670.000 bina varken TOKİ'nin yaptığı 5 bin konut yeterli değildir.Davadatartışılan3 konukooperatiflerle yapılan sözleşmeler,yönetim kurulu kararıyla imzaların sonradantamamlanmış olmasıve kamu zararıdır.-Oysaki imzaların sonradan tamamlanması Sayıştay'ın tavsiyesine iyi niyetle uyulması sebebiyledir, o dönem de bir hukuksuzluk tespit edilmemiştir.-Kooperatiflerle yapılan sözleşmeler de hukuki görüşlerden anlaşılacağı üzere hukuka uygundur.Yapı kooperatifçiliği tüm dünyada ve Türkiye'de uygulanan bir modeldir. Bu modelin şeffaflığı ve güvenilirliği 3 farklı mevzuata tabi yapının bir arada olmasından da gelmektedir. Büyükşehir Belediyesi, Belediye şirketi ve kooperatifler her biri ayrı kanunlarla sıkıca denetlenmektedirler.