Gönüllü ordular
BİLEREK olduğu kadar bilmeyerek de başka ülkelere üzeri örtülü casusluk yapanlar var ülkemizde. Sizlere geçtiğimiz yıllarda aktarmıştım. İngiliz yayın organında çıkmıştı haber.
"İstanbul Boğazı'nda dürbünle gemi trafiğini takip edenler var.
Her gün kaç Rus gemisinin geçtiğini tespit edip, sosyal medya hesaplarından hobi olarak yayınlıyorlar. Geçmişte bu işi İstanbul'a gönderdiğimiz maaşlı ajanlar yapardı.
Şimdi meraklı Türkler sayesinde bu bilgileri bedavaya alıyoruz" deniyordu haberde.
Dijital çağın başlangıcında olduğumuz şu dönemde, sosyal medyanın muazzam bir casusluk veri tabanı oluşturduğunu hiçbirimiz farkında değiliz. İsimsiz sahte hesaplarla her ülkede tuhaf konular ortaya atıyor istihbarat teşkilatları.
Mesela tartışma ve çatışma konusu olan çok sayıda gerilimli atışmalar oluyor sosyal medya üzerinden Türkiye'de. Birisi fitili yakıyor, binlerce kişi bu tartışmalı konuya yorum yapıyor, birbirine hakaret, küfür yağdırıyor.
İstihbarat teşkilatları bu yazışmalardan ülkenin demografik yapısından tutun, insanlarımız hangi noktada çatışıyor, ayrışıyor hususuna kadar muazzam bir veriye ulaşıyor. Bu ülkede hangi konularda fitne çıkarmanın kolay olduğu bilgisine kavuşuyor.
Sosyal medya çatışmaları öyle bir hal aldı ki, artık aklımızı, ruhumuzu, beynimizi ve tüm birbirimize yumruk gösterdiğimiz konuları depolayıp bizi hücrelerimize kadar öğrenip, fişlediler. Bir Amerikalı dostum bir gün bana ilginç bir öneride bulundu. "CIA bazen Türkiye'de Twitter üzerinden sahte hesapla dini konularda dahi tartışma ateşleyecek yazışma başlatıyor.
Binlerce kişi bu konuya balıklama atlıyor.
Buradan kimin ılımlı, ne kadar insanın radikal olduğuna kadar veri alıp, analizler yapıyorlar. Özellikle DEAŞ terörünün Irak ve Suriye'de tavan yaptığı dönemde bu yolu çok denediler. Sosyal medya sayesinde DEAŞ'a Türkiye'den kaç kişinin ve kimlerin katılma potansiyeli olduğu hususunda veri tabanı elde ettiler. Aklında olsun bu tarz tartışmalara katılma, fişlenirsin" demişti. Hepimizin sosyal medya üzerinden kayda girdiğimiz digital bir çağda yaşıyoruz. 1960'lı yıllarda bu ülkeye ilçelere kadar gönüllü Amerikalı öğretmen gönderip, ajan devşirirlerdi. Bunu da öğrenci seçerek yaparlardı.
Mesela komşumuzun oğlu okul birincisiydi bizim kasabada. 10 bin nüfuslu küçücük ilçede lisemizde iki Amerikalı gönüllü öğretmen vardı.
Okul birincisi oğlu olan komşumuzu ziyaret ettiler.
"Bu çocuğu Amerika'ya götürüp bedava okutmak istiyoruz" diyerek adeta yalvardılar. Komşumuz akılı bir adamdı. "Ne o Oğlumu ajan olarak devşirecek misiniz" diyerek reddetti. Tabii o dönemde Amerika'ya gidip eğitim alacak maddi gücü olan pek yoktu.
Ancak şimdi binlerce kişi çocuklarını Amerika'ya yasal yoldan öğrenci olarak gönderebiliyor.
Tabii iş sadece bununla kalmıyor. Kaçak olarak da binlerce gencimiz ABD'ye giriyor. Geçtiğimiz aylarda Beyazsaray'ın resmi yayın organında "Meksika üzerinden ABD'ye kaçak giren Türk sayısında patlama yaşanıyor. Yüzde 50 arttı. Yıllık rakam 50 bine ulaştı. Çoğu bir okula girmek için tehlikeli yolları seçiyor" diye haber vardı.
Dünyanın dört bir yanında gelen öğrencileri bile hayal bile edemeyeceğiniz ölçüde istihbarat için kullanıyorlar.
Mesela geçtiğimiz yıllarda bize Amerika'dan bir öğrenci grubu ziyarete geldi. Öğrenim gördükleri okuldan tez hazırlamaları için görev vermişler.