İttifaklarda meşruiyet krizi ve Saadet Partisi

2017 yılından bu yana Türkiye'de parti ittifakları konusuna odaklanmak bir tercihten ötede zorunluluğu içermektedir. Bir siyasi partinin herhangi bir ittifaka girmesi ya da girmemesi yalnızca parti içi kararlar ya da beklentiler üzerinden değil, birçok farklı etken ile şekillenmektedir. Kurulan ya da kurulması için çaba gösterilen ittifakların en önemli motivasyonu ise kendilerine meşru zemin oluşturma gayretleridir. Bu durum mevcut Cumhur ve Millet İttifakı için doğrudan geçerli olduğu gibi, bugünkü tüm ittifak tartışmalarının da yönünü tayin etmektedir. Cumhur İttifakı bilindiği üzere "devletin bekası" üzerinden kendisine meşru zemin bulmaya çalışarak kuruldu. 2018'den beri halen tüm söylemler bunun üzerine kurgulanıyor. Millet İttifakı'nda ise ülkenin gidişatı ile ilgili endişe ve iktidarın ülkeyi yönetemez hale geldiği yönündeki inanç meşruiyet zeminini oluşturdu. Farklı muhalefet partileri bir araya gelerek bir blok oluşturdular. Fakat bugün gelinen nokta itibarıyla iki ittifakta da ciddi ölçüde bir meşruiyet krizi yaşandığı görülmektedir. pushfn('ads'); Niçin meşruiyet krizi yaşıyorlar Çünkü gerçek anlamda bir idealleri, hedefleri, ilkeleri yok. Bu yüzden de eyledikleri ile söyledikleri arasında devamlı tezatlar oluşuyor. Meşruiyet krizi yaşamamak için kendinden emin olmak gerekir. Halbuki bugünkü partiler kendileri kendilerinden emin değiller ki, vatandaş nezdinde "emin" kabul edilsinler! Solcusu solcu, muhafazakârı muhafazakâr, milliyetçisi milliyetçi gibi hareket etmiyor ki! Belediyeyi kazanırsak kimse işinden olmayacak diyor, seçilir seçilmez kıyıma başlıyor. Ailenin korunmasından, ekinin ve neslin ifsadından bahsediyor ama İstanbul Sözleşmesi'ni, Paris İklim Anlaşması'nı savunuyor! Biz kazanırsak Kudüs kazanacak diyor, seçimler bitince İsrail ile normalleşmek lazım demeye başlıyor! Kendisi kendisinden emin olmayınca "vatandaş karşısında nasıl meşru olurum" diye hesap yapmaya başlıyor. AKP ve MHP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakı bu krizi aşmak için milliyetçi-muhafazakâr blok görüntüsü vermek amacıyla BBP dışında yeni partileri de ittifaka dahil etmeye çalışıyor. Diğer yandan CHP ve İyi Parti'nin oluşturduğu Millet İttifakı'nda da "ittifak içinde ittifak" gibi ilginç formüller dahi gündeme getiriliyor. HDP ve CHP'nin varlığından ötürü Millet İttifakı'na oy vermeye yanaşmayan seçmenin bu sayede ikna edileceği varsayılıyor. İki ittifak blokunda görülen bu hareketlilik sürecinde Gelecek ve DEVA gibi çeşitli partilerin girişimleri olsa da gerçek anlamda konumlanmaları belirleyecek olan en önemli parti hiç şüphesiz Saadet Partisi'dir. pushfn('ads'); Zira Saadet Partisi, sahip olduğu siyasi geçmiş nedeniyle ittifaklar açısından meşruiyet zemini oluşturabilecek yegâne potansiyele sahip partidir. Örneğin Gelecek ve DEVA'da böyle bir özellik yoktur. Çünkü bu partiler AKP'den uzaklaştırıldıktan sonra ancak konuşmaya başlayanlarca kurulduğundan en başta inandırıcılık sorununu aşamamaktadır. Kaldı ki, AKP'nin ekonomi ve dış politika karnesindeki payları da işin cabasıdır. Bunu sorumluluğu bu isimlerin üzerine atmak bakımından söylemiyor, sadece vakıayı tespit ediyorum, zira kendileri hâlâ o dönemki politikaların doğru olduğuna inanmaktadırlar. Konuya dönecek olursak, Saadet Partisi'nin Cumhur İttifakı'nda yer alması kazandıracağı oy oranından ziyade AK Parti'den kopmayı düşünen kesimleri kararlarını yeniden gözden geçirmeye yönlendirmesi bakımından önemlidir. Çünkü Saadet Partisi'nin güçlü bir şekilde ittifaka