'Ulvî olan ancak sükûttur'

Yeryüzünde ne olduğumuzu ve arkamızdan ne bıraktığımızı bir kere iyice hesap ettikten sonra anlaşılır ki ulvî olan ancak sükûttur, mâadası zaaftır."Yahya KemalHer şeyi sözlere indirgemek konusunda bir ısrarımız var. Bu, kapılıp gittiğimiz ve geri dönemediğimiz bir zihinsel alışkanlığa dönüştü giderek. Sözlerin ifade gücü olduğunu elbet inkar edemeyiz; ancak ifade edilenleri sınırladıkları da bir gerçek... Bazen insanın kendi içinde, bazen iki insan arasında ya da bazen hayatın kıyısında köşesinde, beklenmedik anlarda öyle şeyler olur ki; orada sözlerin ortaya atılması değil, aksine geri çekilmesi gerekir. Sözleri susturmadan aslıyla duyamaz, derinliğine işitemeyiz.Sözlerin dört duvarı arasına kendimizi hapsediyor, anlamın sonsuz akışına kendimizi bırakamıyoruz.Bir sözün insandaki tecellisi büyüktür. Daha büyük tecelli ise tesellidedir. Nedir bizi teselli edecek olan Sessizlik olabilir miBir dünya rengimiz var. Bir neşemiz, bir yazgımız var. Dünyaya karışan bir Allah'ımız, dümdüz yürüyeceğimiz sırat köprümüz, ölümümüz var.Sessizliğin derin akışına kendimizi bırakmayacak, dahası kalbimize dönemeyeceksek,