Ankara Ankara güzel Ankara Seni görmek ister her bahtı kara

Hayalimdeki şehri yazacaktım ama ondan önce hayatımdaki şehri anlatayım birazGridir, soğuktur, birbirine benzeyen insanların yaşadığı şehirdir burası.Ankara'da yaşıyorum. Bilenler bilir, zorunlu seçmeli dersler vardır. Ankara zorunlu seçmeli şehirdir. Burada buldum kendimi ben de. Ankara'yı çözmek, anlamakla meşgulüm.Melih Gökçek'in Ankara'sı sıkıcı derlerdi, şimdi Mansur Yavaş'ın Ankara'sı daha renkli değil.Burada herkes kral adeta, bir ilkokul müdürünün bir hayli şatafatlı odasına kapıyı çalmadan giremezsiniz. Herkes kendi çapında iktidar alanı oluşturmakla meşgul. İyi örnekler verebiliriz. Mesela, Viyana'da ilkokul müdürüyle okulun muhasebecisi aynı odayı paylaşabiliyor çok rahat. Orada şeffaflık var, burada devletin soğuk yüzü, şatafat merakı.Ankara'da arkadaşınızla -arkadaşlarınızın çoğu memurdur zaten- randevusuz görüşmeniz mümkün değil dersem, sözümü abartılı bulabilirsiniz ama randevular mesai çıkışına ayarlıdır, inanın.Ankara'yı sevenler, özleyenler vardır bilirim. Araya girmek istemem. Sevenlerin arasına girilmez. Bir de Ankara'nın güzel simidi vardır, İstanbul'dan Kayseri'den "Ankara simidi" isteyen dostlarım var.Hangi devlet kurumuna giderseniz gidin girişte ya da çıkışta bir yerde mutlaka Atatürk'ün bir sözünü görürsünüz. Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu'nun girişinde "Türk şoförü en asil duygunun insanıdır" yazar. Altında Mustafa Kemal Atatürk imzası var. "Niye benim böyle şiirsel bir sözüm yok," diye bir hüzün kaplar içinizi. Fakat sonra öğrenirsiniz fundamentalist Kemalistlerler Federasyonu mahkemeye vermiştir. "Bu söz Mustafa Kemal'in sözü değil" diyerek. Bu şehirde her şey öyle ironik.Ben en çok saatçi vitrinindeki sözü seviyorum. Kızılay'da bir saatçi dükkanı. Vitrine koca koca harflerle şöyle yazmış Ankaralı: "İsmet saat kaç." Altında yine ayrı irilikte harflerle Mustafa Kemal Atatürk imzası.Mevzu ile alakası yok, yıllardır kafamı kurcalayan bir mesele vardı, onu da çözdüm sonunda. Aha burada da sizinle paylaşıyorum.