Zangoç ile Molla Sırat'ın kavgası

tabii dijital platformunda yer alan dizilerin sadece birinci bölümleri, TRT 1'de yayınlamaya başladı.Yayın hayatına yeni başlayan platforma geniş kitlelerin ilgisini yönlendirmek ve dikkat çekmek adına iyi bir strateji...Nitekim, geçen pazartesi akşamı 'Akif' dizisinin ilk bölümüne denk geldikten sonra serinin geri kalanını izleme ihtiyacı hissettim.Çünkü, daha ilk bölümden belliydi ki eser, istiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy namına bugüne kadar yapılanlardan farklı, bambaşka bir enerji ve işleyiş biçimiyle seyirciyi kendine çekecek türden bir ışıltının sinyalini veriyordu.Yanılmamışım.Bir kere, Akif konulu dramatik bir eserin (13 bölümlük) uzunca bir zamana yayılmış olması önemli.Daha da önemlisi, senaryodan sanat yönetimine, oyunculuktan dramatik ve estetik unsurlara kadar nitelikli, iyi çalışılmış, olay örgüsü anlaşılır bir eserin vücuda getirilmiş olması...Evvelinde bu olgunlukta ve genişlikte bir dizi film bulunmadığı için bir ilke de imza atılmış oldu.Fikret Kuşkan'ın Mehmet Akif Ersoy'u oynadığı dizide, Akif'in eşi, İsmet Hanım rolünde, Özge Borak var. Yönetmen koltuğunda oturan isim ise Selahattin Sancaklı.Gerçek hadiselerden ve Akif'in şiirlerinden ilhamla hazırlanan dizi, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş yıllarının (1913-1924) en çalkantılı dönemlerinde geçiyor.Arka planda savaş, işgaller, cephelerdeki direniş, psikolojik yıkıntılar ve her şeye rağmen mücadele edenler var.Ön planda ise Mehmet Akif, ailesi ve yakın çevresi...Evlatlığı Mümtaz'ın 'devşirilmiş bir genç' olarak Akif'in karşısına çıkışı, onun istikametinin, hayallerinin tam tersi bir duruş sergileyerek büyük şairi içeriden vuruşu dizinin önemli çatışma unsurlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.Mehmet Akif, savaş halindeki askeri yüreklendirmek için Sebilürreşad'da yazılar kaleme alırken, evlatlığı Mümtaz, Tevfik Fikret'in Tarih-i Kadim'ini okuyarak cepheden kaçar.Tam bu noktada, dizinin bir başka zekice çıkış noktası, edebiyatımızın iki mühim şahsiyetinin, Mehmet Akif ile Tevfik Fikret'in karşı karşıya gelmesidir.(Öyle ki farklı kutupları temsil eden iki sembol ismin kavga izleri bugün dahi varlığını sürdürmektedir.)Biri Asım'ın Nesli'ni, diğeri ise Haluk'un Defteri'ni yazmıştır.Mehmet Akif Ersoy'un 'Çanakkale Şehitlerine' adlı şiirinde geçen Asım'ın Nesli, dünyaları alsa da cennet vatanı teslim etmeyecek onurlu bir nesildir.'Din şehit ister, asuman kurban' diyen Tevfik Fikret'in Haluk'u ise (kestirmeden söyleyecek olursak) 'vatansız'dır.Bir tarafta, medeniyeti İslam'ın Amentüsü'nde arayan Mehmet Akif, diğer tarafta ise uygarlığı Haluk'un Amentüsü ile Batı'da bulmaya çalışan Tevfik Fikret...'Molla sırat' Akif ve 'zangoç' Fikret kavgası iki lokomotifin kafa kafaya çarpışması gibi bir şeydir.İşte Akif dizisi, cephedeki savaşla birlikte cemiyet hayatında ve edebiyat muhitlerinde