Kah ordu olduk, kah tek başına

Cumhuriyetimizin 100. yılına buruk girmeyi hiç istemezdik oysa...Yüzyılın felaketi depremler tam da bu vakte denk düştü.50 bin vatandaşımız enkaz altında can verdi. Ülkece sarsıldık, yasa boğulduk.Kararlaştırmıştık halbuki; Cumhuriyetimizin 100. yılını büyük bir heyecanla, şevkle, coşkuyla kutlayacaktık.Öyleyken gam yok; yiğit düştüğü yerden kalkar.Mithat Cemal Kuntay'ın 'Üç İstanbul' romanından bir cümle geliyor aklıma: Felaket zamanında bir millet çektiği ıstırap kadar büyüktür.Felaketimiz büyük, ıstırabımız büyük ama milli dayanışma azmimiz bir o kadar büyük.Geçmişte de öyle oldu.Cumhuriyet'e gelene kadar çetin yollardan geçtik.Milletçe büyük acılarla yoğrulduk, piştik, yandık...600 senelik bir imparatorluk çınarının çatırdayıp dağılışına şahit olduk, Balkanlarda, Rumeli'de köklerimizden koparıldık; Sarıkamış'ta, Çanakkale'de, Yemen'de, Urfa'da, Maraş'ta, Sakarya'da, Erzurum'da, Antep'te, İzmir'de Kut'ül Amare'de, Trablusgarp'ta... Sayısız cephede sayısız acılarla... Mektep sıralarından cepheye kınalı kuzular, Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Seyit Onbaşılar...Vatan uğruna 10 yaşında, 100 yaşında göğsünü siper edenler kah ordu oldu, kah tek başına...Milli Mücadelemiz sayısız kahramanla doludur. Adını hiç bilmediklerimiz, duymadıklarımız bildiklerimizden kat be kat fazla.Konuyu nereye bağlayacağımÜç ayda bir yayınlanan Elazığ mahreçli Bizim Külliye dergisi anlamlı bir dosya ile okurlarını selamlıyor yeni sayısında.'Edebiyatımız ve Cumhuriyetimiz' başlıklı dosyada, tam da yukarıda değindiğimiz hususlara farklı bir zaviyeden bakış