İsviçre'nin 'Altın Hilal'i

Üzerinden uzun yıllar geçti; yanılmıyorsam Mehmet Barlas'tan okumuştum.İsviçreli bir işadamı memleketinden ayrılıp Türkiye'ye yerleşmiş.Barlas, işadamına 'Yahu İsviçre gibi hayat standartlarının yüksek olduğu bir ülkeden kalkıp neden Türkiye'ye geldin' diye sorduğunda aldığı cevap bizi tebessüm ettirecek türdendi: İsviçre çok sıkıcı bir ülke. Bütün ömrüm orda geçti, hiçbir şeyin değiştiğini görmedim. Günler, aylar, yıllar aynı monotonlukta... Oysa Türkiye dinamik bir ülke, her gün yeni bir şey... Adrenalinim yükseliyor; yaşadığımı hissediyorum...Geçen hafta sonu, işadamları kadar (hani şu meşhur) bilim adamları, çikolataları, silah sanayi, ilaç firmaları ve dünya zenginlerinin kasası konumundaki bankalarıyla meşhur İsviçre'deydik.İsviçre deyince çocukluğumuzun en masum yanlarından biri olan pembe yanaklı, iyilik timsali küçük kız Heidi'yi unutmamak gerek... Çıplak ayaklarıyla Alp dağlarının uçsuz bucaksız yeşilliklerinde gezinen bu çizgi film karakterinin, aslında, İsviçre tarihinde köle olarak çalıştırılan çocuklara gönderme yaptığını sonradan öğrensek de, bugün, anlatacak başka bir konumuz var.İsviçre'de üçüncü kuşaktan Türk gençlerle tanıştım. Dedelerinin, babalarının işçi olarak geldiği bu refah toplumunda kimi bilgisayar mühendisi, kimi makine mühendisi, kimi de kendi işinin patronu olarak hayata karışmış.İş-güçten ayırdıkları vakitlerde ise birbirinden güzel kısa filmler çekmişler.Bizler de jüri üyeleri olarak, oyuncu Emre Basalak, Derda Yasir Yenal, koordinatör Mustafa Uğur, senarist Bilali Yıldırım ve meslektaşım Bünyamin Yılmaz ile birlikte bu filmleri izlemek üzere İsviçre'nin Zürih kentindeydik.Filmlerin yarıştığı 12. Altın Hilal Film Festivali'ni organize eden çatı kurum ise İsviçre İslam Toplumu Gençlik Teşkilatı'ydı.Bugüne kadar pek çok kısa film yarışmasında bulundum ancak İsviçre'deki gençlerden hem içerik hem de teknik manada böylesi dolu dolu filmler beklemiyordum. Nihayetinde asıl alanı sinema olmayan gençlerin aile, dostluk, birlik ve değer kavramları etrafında ürettikleri filmler hem muhteva zenginliği hem de estetik birikimleri itibariyle bizleri şaşırttı.Hele, Halil İbrahim Baskut'un görüntü yönetmeni olarak imzası bulunan filmlerin görsel tasarımına hayran kaldık.Bizler yarışma kuralları gereği birinci, ikinci ve üçüncü filmleri seçtik, ancak bana kalırsa, Avrupa'nın göbeğinde, ideallerine sıkı sıkıya bağlı gençlerin imza attığı bütün filmler tebrike şayandı.İsviçre İslam Toplumu Gençlik Teşkilatı'nın genç bir başkanı var; Fevzi Yükseldi, sinema ve medyanın toplumlar üzerindeki etkinsinin farkında ve gençleri özellikle sanat faaliyetleri konusunda destekliyor.Aynı şekilde İsviçre İslam Toplumu Başkanı Abdullah Kasapoğlu da vizyon sahibi bir isim olarak gençlerin önünü açmaktan yana.Kasapoğlu'nun bizzat eşinin (Ayşe Kasapoğlu)