Halit Refiğ'in 'Hanım'ı

24TV'de yayınlanan Kırmızı Halı programının 'unutulmayan filmler' köşesinde, her hafta, hafızalarda iz bırakmış, sinema tarine damga vurmuş filmlerden birini yorumluyoruz.Okurlarımızdan 'izlenmesi gereken filmler' listesiyle ilgili talepler geliyor zaman zaman.Aslında söz konusu programdaki film yorumlarımız bu 'liste'nin bir yansıması olarak görülebilir.Nitekim, özellikle öğretmenlerden gelen 'Önerdiğiniz filmi sınıfça izledik' mesajları mutluluk vesilesi.Sinema kültürünün oluşmasına, değerli filmlerin hatırlanmasına karınca kararınca katkıda bulunabiliyorsak ne mutlu.Yine sinemamızda bir 'elmas' kıymetinde olan bir filmden bahsedelim.Usta yönetmen Halit Refiğ'in 1989 tarihli 'Hanım' filmi, (bana sorarsanız) her kuşağın izlemesi, ders çıkarması gereken inceliklerle örülü.Filmin senaryosunu oluştururken, usta edebiyatçı Nezihe Araz'ın bir hikayesinden de yararlanmış Halit Refiğ.Filmde, amansız bir hastalık yüzünden ölmek üzere olan yaşlı bir kadının, Hanım ismini verdiği kedisine kendinden sonra bakacak güvenli bir yuva arayışı anlatılır. Yıldız Kenter'in oynadığı Olcay karakteri, eski bir köşkte tek başına, mütevazı bir hayat süren, hayatının sonbaharını yaşayan bir İstanbul hanımefendisidir. Aynı zamanda emekli bir piyano öğretmenidir ve yalnızca tek bir öğrencisi vardır.Kocası deniz subayı olan Kemal Bey, yıllar önce Dumlupınar kazasında şehit olmuştur. Tek çocuğu olan kızı Ülkü ise sadece annesinin mirasıyla ilgilenmektedir.Tutunacak bir dalı olmayan Olcay Hanım, eski İstanbul'un merhametli, insan odaklı, asude günlerini özlemekte, kocasının resimleri, düşleri ve anılarıyla yaşamaktadır. Aynı zamanda giderek büyüyen, göç alan, kültürel yozlaşmaya maruz kalan şehirdeki hızlı değişime ayak uydurmakta zorlanmaktadır.Amansız bir hastalığın pençesinde olduğunu öğrendikten sonra tek can yoldaşı olan kedisine güvenli bir yuva aramaya başlayan Olcay Hanım'ın işi hiç de kolay olmaz.Çevresindekiler, kendisinden çok kedisini düşünen bu şefkat abiesi yaşlı kadını, bir bahaneyle baştan savar.Hanım, sinemamızın 'özellikli' filmlerindendir. Öyle ki Türk sinemasında yaşlılık, ölüm, hayvan sevgisi gibi temalar etrafında dönen çok az sayıda filmden biri, hatta en önemlisi diyebiliriz.Hem yönetmen Halit Refiğ'in hem de oyuncu Yıldız Kenter'in olgunluk, ustalık çağının eseridir aynı zamanda...Yine filmdeki tasavvufi bakış açısı bize 'gönül eğitimi'nin, vefanın kıymetini öğretir; bir gölge gibi hayatımızdan silinip giden insani değerleri hatırlatır.'Kapat gözlerini, bak beni göremiyorsun, yokum. Aç şimdi, bak burdayım, varım. Ölüm hiç yokluk olur mu'Filmin başka parlak anları da var. Mesela, yaşlılık, insan ilişkilerindeki çöküş ve yozlaşma gibi kavramlar eski bir çatana