Edebiyatta mertlik bozuldu mu

Merhum yazar-şair Attila İlhan şiirlerini, romanlarını daktiloda, buna mukabil, dizi senaryolarını bilgisayarda yazarmış.

Kendisine bunun nedeni sorulduğunda şöyle cevap verdiğini hatırlıyorum: Kare (ya da dikdörtgen) ekranın insan muhayyilesini sınırladığını düşünüyorum. Daktilo bilgisayarın yanında açık deniz gibi duruyor... Bu yüzden derinlik gerektiren edebiyat metinlerini daktiloda yazmayı tercih ediyorum. Televizyon dizisi fazla edebi derinlik gerektirmediği için bilgisayarda yazabilirim.

Şairinki bir tercih, belki bir alışkanlıktı ancak edebiyat dünyası bugünlerde bambaşka bir konuyu; teknolojik aygıtların edebiyat yapıp yapamayacağını konuşuyor.

Teknolojik aygıt dediğime bakmayın; onun adı, yapay zeka...

Hani şu kullandığımız cep telefonundan, bilgisayardan ayak izlerimizi takip edip, potansiyel müşteri olarak bizi sınıflandıran, sonra da reklamları önümüze yığan yapay zeka...

Bir bakıma çoktan hayatımıza sızmış olan yapay zeka, matematik bilgisine dayalı uğraşların yanında artık daha 'entelektüel' işlerle de meşgul oluyor.

Tamamen insan muhayyilesine dayalı olduğunu düşündüğümüz edebiyat mesela...

Gelinen noktada acıklı bir hikaye yazmak, sürrealist bir resim yapmak, romantik bir film senaryosu hazırlamak onun için çocuk oyuncağı...

Edebiyat alemi şaşkın; yapay zeka ile üretilen metinlerin, resimlerin, seslerin ne olduğuna dair tartışmalar Türk ve dünya edebiyatının bugünlerde en çok meşgul olduğu konular arasında.

Aylık dergi Sabit Fikir de konuyu kapağına taşımış.

Dergiye görüş verenler arasında, 'Akademik sahada sınırlandırma olmalı' diyen de var, insanın kendine daima bir yol çizeceği yönünde teselli veren de... Kimisi de yapay zekanın yazarın hayal dünyasına hükmedeceği ön görüsünde bulunuyor.

Bir mesele daha var:

Bir yazar, kaynak belirtmeden bir başka yazarın eserinden 'tırtıklarsa'