Yeşil vatan
Sadece insanların değil, vatanın da ziynetleri vardır. Ulu dağlar, berrak ırmaklar, yüksek yaylalar ve derin vadiler gibi yeşil ormanlar da vatanımızın başlıca ziynetleri arasındadır.
Ormana uzaktan bakarsak, sadece ağaçları görürüz. Hal bu ki tabiat bir bütündür. Ağaçlar, ormanın, sadece görünen kısmıdır.
Ormanlar, nice canlının bir araya gelmesinden oluşur. Çeşitli ağaçların yanı sıra türlü kuşlar ve endemik bitkiler, nice şifalı otlar ve hayvanlar. Karıncadan tırtıla, örümcekten kelebeğe varıncaya kadar sayısız börtü böceği de unutmayalım.
Her ormanın kendine özgü ağaçları, kuşları ve çiçekleri olur. Şartlara ve ortama göre değişirler.
Ağaçlar, büyük bir güzelliğin, derin bir tarihin ve kültürün vazgeçilmez parçalarıdır.Toprağa bağlılığın ve bulunduğu yerde sabırla beklemenin en güzel örnekleridir. Kimi yapraklıdır, kimi iğneli. Çam, gürgen, meşe, servi, çınar, köknar, kayın, kavak, zeytin.
Ağaçlar, toprağı ve suyu tutmanın yanı sıra, sözü de tutarlar. Derdinizi veya sevdanıza ortak olur, sıkılmadan dinlerler.
Çiçekler, ağaçlara eşlik eden bitkilerdir. Manzarayı tamam ederler. Onlar olmazsa, ormanın bir parçası eksik kalır. Çiğdem, çuha, papatya, yaban karanfili, orkide, kırmızı yonca, kuş çiçeği, dağ peygamber çiçeği.
Ormandaki güzelliği tamamlayan kuş sesleridir. Her yerden yükselen kuş seslerine rağmen, ortamın ne kadar sessiz olduğunu söyleriz. Kuş sesleri içimizi ısıtır, ruhumuzu dinlendirir. Sığırcık, saka, ağaçkakan, çaprazgaga, alakarga, üveyik, karatavuk.
Ormanın derinlikleri, tenha yerleri, orman hayatının en hareketli olduğu yerlerdir. Ceylan, karaca, tilki, sincap, ayı ve diğer hayvanlar. Orada kendilerini korur, yaşamlarını sürdürürler.
Rahman suresi altıncı ayeti şöyledir:"Bitkiler ve ağaçlar Allah'a secde ederler."
Hal böyleyken: Mecbur kalmadıkça, hiçbir canlıya zarar vermemek; bir bitkiyi koparmamak, bir ağacı kesmemek, bir hayvanı veya böceği öldürmemek gerekiyor. Bizde, tam da bu sebeple, yeşil dal ve yaprak yakılmaz. Kuru gübre parçası bile ateşe atılmaz. Çünkü bunun içinde börtü böcek vardır. Merhamet dediğimiz, işte buradan başlıyor.
Bitmedi: Bir yere maden ruhsatı verirken, imara açarken, turizme kazandırırken de dikkatli olmak, defalarca düşünmek gerekiyor. Ormanlar, geçim kapısı olabilir ama rant kaynağı olamaz, olmamalıdır.
Bu uzun girizgâhtan sonra, sözü orman yangınlarına getirmek istiyorum.
Birçok kez orman yangınına müdahale eden ekiplerde bulundum. Alevlerin arasından ok gibi fırlayan çam kozalakları, sağa sola kaçışan ve kaçamayan hayvanlar ve canını hiçe sayarak yangınla mücadele eden vatanseverler gördüm.
Yangın söndürme ve soğutma işlemi tamamlanınca, yeniden canlanma ihtimaline karşı, yangın bölgesinde bekletilen ihtiyat ekipleri olur. Bu ekiplerde de bulundum. Küle dönen ormanda, kavrulmuş toprağa serilen matlarda, nöbetleşe uyunur. Uyuyabilirsen...
Yangından evvel rengârenk olan orman, bağrına ateş düşünce, karalar bağlar. Gün aydınlandıkça, o kapkara gerçek gün yüzüne çıkmaya başlar. Şair Emel Özkan'ın şu dizesi orman yangınından sonraki tablonun özetidir:"Sızlıyor dağdaki yanık izi."
Ormanda yanan sadece ağaç değildir. Yangın sonrasında olay mahallinde dolaşırsanız: Alevlerden kaçamayan veya bir yerde sıkışıp kalan börtü böcek, kaplumbağa, kertenkele, tavşan, fare, kirpi ve sincap gibi hayvanların leşlerine rastlamak mümkündür.