Sosyal medya üzerine
Dünya yeni bir mahalleye taşındı. Kâğıt ve kalemden, cep telefonuna ve sosyal medyaya... Evet, artık hayatımızda sosyal medya var. Dünya pazarı, büyük ölçüde, burada kuruluyor.
Sosyal medyanın günlük hayatımıza girmesiyle, işler başka türlü yürümeye başladı. Kelimeler ve cümleler, daha yıkıcı bir hal aldı.
Sosyal medya, insanlar arasındaki, sevgisizliğin ne denli ürkütücü boyutlara ulaştığını hepimize gösteriyor. Halden anlamayanlar, düşünmeden konuşanlar ve önyargılardan beslenenler.
Saygı, belli bir mesafeyi gerektirir. Sosyal medyanın, bütün mesafeleri ortadan kaldırdı. Küçükler büyüklere, cahiller uzmanlara 'ayar vermeye' çalışıyor. Hem de her alanda.
Bize şöyle öğretilmişti: İnsanları tanımak istiyorsan, onlarla, yolculuk veya ticaret yap. Bu nasihate bir madde daha eklendi:Sosyal medya.
Sosyal medyada, bazen, dostlar bile tanınmaz hale gelebiliyor. Yüz yüze konuşurken başka, sosyal medyada bambaşka. Durumun vahametini görmek için sosyal medyada kısa bir gezinti yapmak yeterlidir.
Hazreti Mevlana, şöyle söylüyor: "İnsanları tanımak, denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur." Sosyal medya, bu işi kolaylaştırmış görünüyor. İnsanın aslında kim olduğunu ortaya çıkarıyor. "Tanıdıklarımızı" bize tekrar tanıtıyor.
Gerçek hayatta mütevazı kişiliğiyle tanıdığımız birçok insan, sosyal medyada, kibir abidesi olarak karşımıza çıkabiliyor. Eşi benzeri görülmemiş bir ahlâksızlık örneği sergileyen kimse, orada, ahlâk dersi veren cümleler kurabiliyor.
"Eşyayı dahi incitme" diyen medeniyetin mensupları, bugün, sosyal medya üzerinden, incitme yarışındalar. "Bunu düşman bile yapmaz" diyebileceğimiz birçok şeyi, yapmaktan çekinmiyorlar.
Sosyal medya, kötülüğü görünür kılarken, daha kolay hale de getirdi. Kötülük yapmak, dünya tarihi boyunca, herhalde hiç bu kadar kolay olmamıştı. Pusu kurmak bile ciddi bir emek istiyor. Sosyal medya üzerinden gönülleri yormak, insanları karalamak sadece saniyeler alıyor.
Hep beraber görüyor ve yaşıyoruz. Kirli niyetlerle hesap açıp, başkalarına musallat oluyorlar. Eleştiri adı altında, insanları taciz ediyorlar. Yalan, yanlış haberlerle insanları yanıltıyorlar. İtibar suikastları yapıyor, kamuya alanda iftira atıyor, algı operasyonlarında bulunuyorlar.
Bir de bütün bunları müstear (sahte) isimle yapanlar var. Sütre gerisinden, çok daha yaralayıcı "işlere" imza atıyorlar. İsimleriyle yazamayacak kadar korkak; gönülleri yoracak, kalpleri kıracak ve insanları karalayacak kadar alçaklar. İşin en garip tarafı, adıyla yazamayanlar, adıyla yazanları samimiyet testine sokmaya kalkışabiliyorlar.
Garabeti hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. İşinde ve insanlarla ilişkilerinde son derece başarısız olanlar, sosyal medya sayesinde, hayli 'marifetli' olabiliyorlar. Her istediklerine dokunabiliyor, dilediklerine yazabiliyorlar. Sınırsız ve bedelsiz incitme özgürlüğü!
Sosyal medya, "operasyon çekme" hususunda, gayet 'verimli' imkânlara sahip bir ortam. Mesela, gayrı ahlâki bir siteden edindiği sahte fotoğrafın arkasına saklanarak, ahlâk dersi vermeye kalkabiliyor. Bulunamayacağını, yakalanmayacağını zannediyor. Hal bu ki, en başta meşrebini, ahlâksızlığını ortaya seriyor. Ahlâksızlar, önce Allah'ın (c.c) radarına giriyor, ardından "siber suçlar" tarafından enseleniyorlar.
Öte yandan, bazı iyi bildiğimiz bazı insanlar bu haysiyet cellatlarına seyirci kalıyor, hatta 'saygı' gösterisinde bulunuyorlar. Tek tesellimiz, Peygamber Efendimiz'in (sav) şu sözü: