Sırbistan'da neler oluyor

Farkındayım, tehlikenin farkında değilsiniz. O halde izah etmeye devam edelim.

Sırbistan, Batı Türkistan'daki (Balkanlar'daki) barış ve istikrarın güçlendirilmesinde önemli bir rol oynuyor. Bu sebeple Sırbistan siyasetindeki her gelişme de büyük bir önem arz ediyor.

Aşırı sağ eğilimli Sırp Radikal Partisi içerisinden kopan bir grup tarafından kurulan ve 2012 yılından beri iktidarda olan Sırp İlerleme Partisi-SNS, son genel seçimlerin ardından, bir kez daha tek başına hükümet kuracak sandalye sayısına ulaşmayı başardı. SNS, merkezi yönetimdeki başarısını, yerel yönetimde de sürdürüyor. Ülkenin tüm belediyelerinde yarışı önde tamamladı.

Sırbistan muhalefetinin hem merkezi yönetim hem de yerel yönetimde yaşadığı hüsranın bize çok tanıdık gelen sebepleri var. Sırbistan muhalefeti, seçmeni ikna edebilecek sağlam siyasi programlara sahip değildi. Halkın huzuruna yetkin adaylar çıkaramadı. Tüm siyasi çabasını, şahsi olarak, Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç'e odakladı. İlk değil, bir kez daha aynı hatayı yaptı. Neticede tam bir hayal kırıklığı yaşadı.

Sırbistan muhalefetinin işleyiş tarzı, siyasi partiden daha ziyade, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine benziyor. Her ne kadar ideolojik açıdan çeşitlilik gösterse de gerekli sinerjiden yoksunlar.

Sırbistan muhalefetinin bir bölümü, ülkenin içinde bulunduğu durumun ciddiyetinin tam olarak farkında değil. Bazı muhalefet liderleri, ülkenin karşı karşıya olduğu sorunlara, somut çözümler sunamıyorlar. Yapılan popülist ve ütopik açıklamalar, seçmende karşılık bulmuyor.

Hali hazırdaki muhalefet liderleri, parti ilişkilerinin sık sık değiştiği bir siyasi geçmişe sahipler. Birçoğu daha önceki siyasi ilişkilerinin yükünü omuzlamak durumundalar.

Sırbistan muhalefeti büyük ölçüde çeşitli güç merkezlerinin tesiri altında bulunuyor. Bir kısmı büyük işadamları, diğer bir kısmı ise yabancı güç merkezleri tarafından finanse ediliyor. Hal böyle olunca, halkın değil, büyük sermayenin temsilcisi gibi hareket edip, onların çıkarlarını korumak adına hizmet ediyor.

Batılı ülkelerden güçlü destek alan bazı muhalefet grupları ise ülkenin NATO üyeliğine sıcak bakıyor. Bu gruplar, Kosova'nın bağımsızlığına tanımaya da hazırlar.

Sırbistan, Kosova'nın bağımsızlığını tanıması ve Sırbistan'ın dış politikasını AB ile uyumlu hale getirmesi, özellikle de Rusya'ya yaptırımlar uygulanması yönünde yoğun bir uluslararası baskıyla karşı karşıya.

Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç, şimdilik tüm baskılara direniyor. Ancak Kosova'daki durum, Sırp Belediyeler Birliği'nin kurulmasında ısrar ederek veya sınıra askeri birlik konuşlandırarak normalleştirilemez. Normalleşmeyi sağlamanın tek yolu: Militarizasyon ve radikalleşmeyi reddetmek ve Sırp azınlığı Kosova toplumuna uyum sağlamaya teşvik etmekten geçiyor.

Sırbistan'ın Kosova'yı tanıması, bu ülkenin silahlanmaya ayrılan payı, ekonomik refahın sağlanması ve devletin gelişimine katkı için kullanılmasını sağlayacaktır.

Şurası kesin: Huzur veren, huzur bulur. Huzur bozmanın, huzursuzluk vermenin nelere yol açabileceğini, 1992-95 Bosna Savaşı ve 1998-99 Kosova Savaşı'nda gördük.

Hatayı tekrar etmenin, tek başına iktidarın verdiği sarhoşlukla "Büyük Sırbistan" hayalleri peşinde koşmanın, kimseye bir faydası olmaz. En büyük zararı, Belgrad yönetimine olur.