Bosna'dan Gazze'ye: Millet unutmaz!
AYHAN DEMİR
Devletimize ve milletimize karşı çeşitli dış oyunlara, türlü çirkin propagandalara ve ağır tahriklere rağmen, arzu ettikleri neticeyi alamıyorlar. Allah'ın izniyle, hiçbir zaman da alamayacaklar.
Peki, onları engelleyen şey nedir El cevap: Milli hafıza.
İnsan unutkandır, unutur. Fakat millet asla unutmaz. Milli hafıza, yaşanan her türlü olumlu ve olumsuz gelişmeyi kaydeder. Neticede "uyanış" olarak kendini gösterir.
Bir örnek: Anadolu insanı, Kıbrıs'ı tamamen unutmuş görünürken, küçük bir kıvılcım, milli hafızayı harekete geçirmeye yetti. Kıbrıs'la ilgili, cumhuriyet tarihinde eşine pek rastlanmayan mitingler yapıldı.
Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu'ndan ilhamla söylersek: Millet, aynı dili konuşan değil, aynı hali paylaşan insanlar topluluğudur. İnsanın nesli, milletin kendisi devam eder.
Buna da bir örnek verelim: Sırplar, mukayese kabul etmeyecek bir güç farkıyla Bosnalı Boşnaklara saldırdığı vakit, en büyük tepki Türk halkından geldi. Adeta seferberlik ilan edildi. Elimizden geldiğince ve gücümüz yettiğince, Boşnakların yanında olduk. Yardımlar, mitingler, mücadele için oraya gidenler ve şehit düşenler.
Milli hafıza dediğimiz şey, işte budur. Milli hafızamızda Boşnakların yeri ayrıdır. Bu ayrıcalık, sadakat, fedakârlık ve kardeşlik ile kaimdir. Bu sebeple onca olumsuzluğa, eksikliğe, ayrılığa ve yöneticilere rağmen, milletimiz, Boşnak kardeşlerini unutmamıştır.
Ve bir örnek daha: Birçok İslam beldesinde işgaller ve katliamlar yaşandı, yaşanıyor. 1948'den beri, Filistin topraklarında her türlü insanlık suçu işleniyor. Fakat milletimiz, en büyük tepkiyi Gazze konusunda veriyor. Milletimiz, Gazze konusunda, takdire şayan bir tepki gösteriyor. Bir kez daha yardımlar, mitingler, Mavi Marmara gemisindeki bir avuç sivil, silahsız olan Türk ve o gemide şehit düşenler. Madleen gemisi ve Küresel Sumud Filosu da aynı kervana dâhildir.
Milletimizin, İsrail zulmüne karşı, öfke seli olup meydanlara akması; ambargoyu (kuşatmayı) delmek için ölümüne girişimlerde bulunulması, kuru bir macera değildir. Türk hükümetleri de bu tepkiye ayak uydurması; Cumhurbaşkanımızın o meşhur itirazı da boşuna değildir.
Gazze, Müslüman Türk milletinin vicdanıdır. Milli hafızamıza, bir kırılma olarak geçmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nda savunma hattımız Gazze'ye kurulmuştur.
Osmanlı güçlerinin direnci, daha doğrusu milli savunma hattımız, Üçüncü Gazze Muharebesi'nde kırılmıştır. "Koruyamadık" demeye dilim varmıyor. Çünkü Birinci, İkinci ve Üçüncü Gazze Muharebeleri'nde çok büyük bir çaba sergilendi. Fakat İngilizler, sayı ve silah olarak Osmanlı kuvvetlerinden daha üstündü.
Sınırlı cephanesi olan, karnı hiçbir zaman doymayan Mehmetçik, her şeye rağmen İngilizlere kök söktürmüştür. Bu esnada, Birinci Gazze Muharebesi'nde 82 şehit, bin 336 yaralı verdik. İkincisinde 2 bin şehit, 4 bin yaralı. Üçüncüsünde ise bin şehit, 2 bin yaralı...
Gazze, iki kritik savunma hattımızdan biriydi. Diğeri Çanakkale. Bu hat kırılırsa, neler olabileceğini, siperdeki askerler de iyi biliyordu. O müthiş direnişin nedeni buydu.