Seçim yaklaşırken Türkeş'i hatırlamak

Recep Tayyip Erdoğan, vefatının 26. yılında, Milliyetçi Hareket'in lideri Alparslan Türkeş'in kabrini ziyaret etti. Daha önce ziyaret etmiş miydi, diye baktım... Etmemiş. Bilenler hatırlatırsa yazarım. Seçimler çok yakın. Politika böyle bir şey... Eski Türk Edebiyatı sahasında söz sahibi Prof. Dr. Mehmet Sarı'nın Divan Edebiyatı'nın ünlü şairi Bâkî ile Alparslan Türkeş'i kıyaslaması dikkat çekici. Dersiniz ki; biri şair, biri siyasetçi. Bâkî (1526-1600), 16. yüzyılda yaşadı, Türkeş (1917-1997) 20. yüzyılda. Prof. Dr. Mehmet Sarı, 1998'de 6. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'nda sunduğu tebliği "Şair Bâkî ve Başbuğ Türkeş"i, yeniden ele alarak Türkay'da yayınladı (Yıl: 5, S. 59, 2022). Makaleye anlamlı girişle başlıyor: "'Türk Dünyası'nın Lideri' merhum Başbuğ Alparslan Türkeş'in 4 Nisan 1997 tarihinde fânî dünyadan ebedî âleme göç edişi üzerine, milyonlarca insan Ankara Kocatepe Câmii'ne toplanmış; bir yürek, bir dilek, bir bütün olmuştu." Ben de cenaze törenini takip ettim. Nisanda kış kıyametti. Kar yağıyordu. Lastik ayakkabılarıyla, ince ceketleriyle gelmiş insanlar gördüm. Hiçbir siyasî böyle inançlı kalabalıkla uğurlanmadı. Mehmet Sarı, Türkeş'in cenaze töreni için: "Milyonların gök kubbeye yükselen tekbir sesleriyle birlikte Allah'ın ak rahmeti bütün cömertliğiyle üzerimize yağıyordu. Cenaze namazına kimler gelmemişti kimler... Onu seven ve dâvâsı yolunda seve seve canını verecek gönüldaşları, ülküdaşları, dâvâ arkadaşları... Ondan feyizlenip başka yerleri aydınlatan eski dostları... Hayattayken onu anlayamayanlar... Hepsi gelip huzurunda saf durmuşlardı." diyor, Bâkî'nin ünlü beytini veriyor: Kadrüni seng-i musallâda bilüp ey Bâkî Turup el bağlayalar karşuna yârân saf saf Yazar, Bâkî ile Türkeş arasındaki benzerliğe üzerinde duruyor. Biri şair, biri siyasetçi diyeceksiniz... Bâkî de dönemine göre siyasetin içindeydi. Bir emeli vardı: Şeyhülislâm olmak. Anadolu ve Rumeli kazaskerliğine kadar yükseldi; şeyhülislâm olmaya ömrü yetmedi. Türkeş de elbette bir siyasî lider olarak başbakanlık makamına oturmak isterdi. Başbakan yardımcılığına kadar geldi. Prof. Dr. Mehmet Sarı, kendisinin de bulunduğu bir toplantıdan bahseder: "Çankaya'daki bir evde çeşitli meslek gruplarından heyetleri kabul ediyordu. Bu heyetlerden birisi ülkenin eğitimi konusunda görüşlerini almak istediği, Ankara'daki üniversite hocalarından oluşturulmuş bir ilim heyeti idi. Aralarında bulunmaktan kıvanç duyduğum bu ilim heyetiyle yaptığı toplantıda; 'Benim iktidarda, başbakanlıkta gözüm yok. Defalarca idamla yargılanmama rağmen bu yaşımda hâlâ siyasetle uğraşıyorsam, Oğuz Milletini uyandırmak isteyişimdendir...' demişlerdi." Makalede, Bâkî'de doğuştan gelen fevkalade yüksek şairlik kabiliyetiyle Türkeş'in doğuştan gelen liderliği karşılaştırılır: "Şair Bâkî, Şairlerin Sultanı 'Sultânü'ş-Şu'arâ' unvanını almış; Türkeş de liderlerin sultanı,