Mezhep-meşrep tartışmaları ile nereye

Recep Tayyip Erdoğan, zaman zaman Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Alevî" kimliğini vurgular. Güya onun Alevî olmasını hiç mesele yapmıyor! 10 Ağustos 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde 2 Ağustos'ta İzmir'de düzenlediği mitingde K. Kılıçdaroğlu için ne dedi "Etnik kökenler, inançlar üzerinden ayrım yaparak siyaset üretenlere prim vermeyeceğiz. Alevîsi ile Sünnîsi ile biz bu ülkede bir olacağız. Beraber olacağız. Kılıçdaroğlu, varsın bunu durmadan kullansın. Kılıçdaroğlu, sen kendin Alevî olabilirsin. Ben sana saygı duyarım. Bundan da çekinme, korkma. Bunu da rahat rahat söyle. Ben de Sünnîyim, ben de bunu rahat rahat söylüyorum. Bundan çekinmeye gerek yok. Onun için milleti aldatmaya da gerek yok." Öyle sözler ki, sen Alevîsin cirmin kadar yer yakarsın, demeye gelen sözler. Güya ayırım yapmıyor. Neden illâ "Alevî" olduğunu söylemesini istiyor Geçmişte, İstanbul Küçükçekmece'de, Garip Dede Dergâhında, Alevî dedesiyle görüşürken, "dindar sayılan bir Sünnî" olduğumu özellikle belirtmiştim. Orada gazeteci olarak bulunuyordum. Maksadım, asla tavrımı koymak değil, karşımdakinin yanılgıya düşmesinin önüne geçmekti. Nitekim dede ve yanındakiler memnun da olmuşlardı. Merhum Cemal Şener, bu sözüme takılmış, başka türlü yorumlamış, karşılıklı yazılarımız sürüp gitmişti. Yine dergâha bir gidişimde beni lokma yemeye davet etmişlerdi. Yemek sırasında bir kadın, beni davet edenlere dönerek "Bizden mi" diye sormuştu. "Alevî mi" demek istiyordu. Alevîliğe, Bektaşîliğe dair yurt içi yurt dışı çalışmalarım biliniyor. Dolayısıyla bu meselede kelâm etme salahiyetim var! Özelde "Alevîdir, Sünnîdir..." denir. Ama politikacıların dilinde böyle bir ayırım, hiç istenmeyen yönlere çekilir. Kaldı ki, mevcut anayasada böyle bir ayırıma gidilemeyeceği belirgindir. Velev ki, kişi Alevî, velev ki kişi Sünnî, velev ki, başka başka meşrepten, başka başka mezhepten... Asla vurgulanamaz. Açık yazıyorum... Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olursa, kazanamayacağını bile bile oyumu ona kesinlikle veririm. Ama "Aday olmasın." diyorum. "Altılı Masa" güçlendirilmiş parlamenter sistemde ısrarcı. Bu sistemde cumhurbaşkanı değil; başbakan öne çıkar. "Cumhurbaşkanı" makamında oturur, gelen evrakı, geri gönderse dahi, nihayet imzalayacaktır. Cumhurbaşkanı, istişare için, ikaz için o makamdadır. Geçmişte bilmemiz gereken bir mesele de "Alevîlik" üzerinden yürütülen tayin ve seçim tartışmalarıdır. Özellikle yüksek yargıdaki atamalar ve seçimlerde, Alevîliğin öne çıkarılmasının sancılarını zaman zaman nüksetmiştir. Sadece iki yazıyı girip okursanız, tartışmaların nerelere evrildiğini anlarsınız: Rasim