İlk İzmir İktisat Kongresi'nden bugüne (3)

1992'de düzenlenen Üçüncü İzmir İktisat Kongresi'nin son notlarımda Vehbi Koç'a, Güler Sabancı'ya, Tansu Çiller'e, Nevzat Yalçıntaş'a, Alparslan Türkeş'e sorularım olmuştu. "2000 Yılında Buluşalım" başlıklı yazımız: "2000 yılında tekrar toplanmak, üzere 3. İzmir İktisat Kongresi dün sona erdi. İnsan, memleketini güzel ve zengin görmek isteyince her hareketten bir şeyler umuyor. Araştıra araştıra, tartışa tartışa bir noktaya geliniyor. Bu kongrede durumu öyle görüyoruz. Çıkan sonuçlar elbette birer tavsiye niteliğinde... Yalnız bu tavsiyeleri teorisyenler, yani ilim adamları ile uygulayıcılar yani siyasîler ve iş adamları aynı yerde aldılar. Günübirlik kararlar kısa zamanda ekonomiyi tıkayacak ve ileri zamana aktarılan külfet, ufkumuzu karartacaktır. Bunun için 2000'li yılların hedeflerini şimdiden belirlemek gerekiyor. Böyle kongrelerin bir yararı da insana düşünme ve araştırma alışkanlığı kazandırması, belli bir disiplin içinde, belli hedeflere yöneltmesidir. Bu da çıkarcı değil, riski göze alabilen politikacılar içindir. Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarı İlhan Kesici'ye sordum; Kongre kararlarını nasıl takip edeceksiniz diye. Verdiği cevapta bu kararların birer tavsiye niteliğinde olduğunu ve zaman zaman kongrede alınan kararlarla uygulamada ortaya çıkan verileri karşılaştıracaklarını söyledi. Hâliyle bu tabiî bir şekilde gelişecek ve en azından muhasebe imkânını ortaya çıkaracak. Konuyu yalnız devlet yetkilisine değil, iş sahasında uygulayacak insanlara da sordum. Sonu "SA" ile biten şirketlerin sahiplerinden Güler Sabancı meselelere iyimser bakıyor. Güleç, girişken ve hareketli bu iş kadını, amcası Sakıp Sabancı'nın şöhretini yakalamak üzere. Kongrede herkesle sıcak ilişki kurdu. Güler Sabancı, kongreyi şöyle değerlendiriyor: "Beklenen şudur bu kongreden: Önünüzdeki 10 yıl daha Türkiye'nin iktisadî yaşamında nelerin önemli olduğu, öncelikler çıksın. Hangi sorunların üzerine nasıl gideceğimiz konusunda fikir birliğine varalım. Bunlar tabiî ki Türkiye'nin tüm ekonomisini ilgilendiriyor. Çözümler bekliyoruz bu kongreden, hedefler bekliyoruz. Bu hedeflere gitmenin yollarını göstersin istiyoruz bu kongre. Tabiî ki hepimizi etkileyecek demektir. Kongre kararlarını dikkate alacağız." Biliyorsunuz Kamu İktisadî Teşekküllerinin özelleştirilmesi meselesini gazete olarak yakından takip ediyoruz. Bir şeye karar vermek kolay ama uygulamaya geçirmek zordur. KİT'lerin özelleştirilmesi hâdisesi de öyle... KİT'lerin özelleştirilmesini şiddetle savunanlar olduğu gibi, karşı çıkanlar da bulunuyor. Ünlü iş adamımız, kongrenin de şeref konuğu Vehbi Koç, konuşmasında devlete bağlılığını vurgulamış ve "Devletim varsa ben de varım." demişti. Vehbi Koç'un bu sözlerini delegeler ve misafirler çok alkışladı. Bu alkışın saikı Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdu. Devleti yıkmaya yönelik hareketlerdi. Sonra kuliste Vehbi Koç'un yanına gittim, "Efendim, devlete bağlılığınız çok alkışlandı." dedim. Vehbi Koç, "Tabiî, devlet her şeyimiz. Devlet zamanında KİT'leri kurmasaydı, biz özel sektör olarak nasıl gelişirdik. Devlet önce KİT'leri kurdu. Bunlar işletmeyi öğrendiler, biz de oradan eleman alarak özel sektörü geliştirdik. Ama şimdi KİT'lere gerek yok. Hemen özelleştirilmelidir. Özel sektör her şeyi en güzel şekilde yapıyor." dedi. Bu tecrübeli iş adamı oldukça pragmatistti. Elbette her şeyi ile devletine bağlıydı ancak meselelere kendi zaviyesinden bakıyor, mutlak özelleştirmenin yanında yer alıyordu. Konuyu genç bir ilim adamıyla da konuştum. Doç. Dr. Erinç Yeldan, Bilkent Üniversitesi İktisadî, İdarî ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı. Kongrede ilgi toplayan bir konuşma yapmıştı. Genç ilim adamı özelleştirmeye karşı çıkıyor. Devlet Bakanı Tansu Çiller'e ısrarla özelleştirmenin nasıl gelişeceğini sordum. Milletin parasının çarçur edilme meselesi söz konusu olunca bütün dikkatimizi bu noktada topluyoruz. Her iki konuşmayı ayrıca vereceğim. İktisat kongresi bir acı gerçeği de çıkardı ortaya... Meseleleri tartışanlar, akıllı ve ciddî insanlar; ancak, bozuk bir Türkçeyle düşünmek ve konuşmak zorunda kalıyorlar. Buna Türk