DİZİ -6- Yunanlılar ve Türkler. PKK'lı Akademia önünde dergi satıyordu

Atina Akademisi, yan yana yer alan Ulusal Kütüphane, Üniversite ve Akademi'den oluşan bir "mimari üçleme". Üniversite, 1859'da Danimarkalı Mimar Theophil Hansen tarafından tasarlandı. Dünyanın en güzel neoklasik binası olarak adından söz ettiren üniversite binası Hansen'in en önemli eseri. Selanik Başkonsolosu Murat Bilhan ve Konsolos İbrahim Yağcı'dan dinlediklerimden çıkardığım netice; kaçaklara ilgisizlik diye bir şey söz konusu değildi. İmkânlar elverdiği sürece ilgiliydiler. Ayrıntıları "Balkan Volkanı" kitabımızda verdim. Karanfilli Adam "Özbekistan'ın başşehri Taşkent'te, Yusuf Has Hacib Caddesi, 30 numarada, Yunanlıların dernekleri vardı. Benim görüştüğüm başkanları Hristos Kostantinov'du. O zaman 78 yaşındaydı.. Komünistmiş ve lise 2. sınıf öğrencisiyken iç savaşa katılmış. Komünistler yenilince Rusya ile varılan antlaşma gereği, 1949'da, komünist Yunanlılar aileleriyle birlikte gemilere bindirilip Çanakkale, İstanbul boğazlarından geçilerek Rusların Karadeniz kıyısındaki Poti limanına getirilmişler, buradan da Özbekistan'a götürülerek yerleştirilmişler. Özbekistan'a gelen insan sayısı 11 binmiş. 1980'li yıllarda dönüş yolu açılmış... Sayıları 45 bine ulaşmışken 1990'ların sonuna kadar 35 bini dönmüş. Özbekistan'a sonraki gidişimde yine bu derneğe uğradım. Hristos Kostantinov'un Yunanistan'a döndüğünü söylediler. Arkadaki çerçeveli resmin kime ait olduğunu sormuştum. Grek Komünist Partisi Başkanı Niko Beloyannis'inmiş. 1952'de öldürülmüş. bu sıra ölümün 59. yılında Nâzım Hikmet'ı ananlara hatırlatayım. N. Hikmet Ran, Niko Beloyannis için "Karanfilli Adam" şiirini yazmıştır. Komünistçe bir ağıt. Şiir diye yazdığı şu sıralaması nasıl da içten: "Bakıyor cesur çocuk gözleriyle, Hilesiz bakıyor. Türküler ancak böylesine hilesizdir Ve ancak komünistler And içer böylesine hilesiz." Meydanda dergi satan gençle konuşuyorum: "Abi, Yunanlılar sempati duyuyorlar. 200 drahmilik dergiye beş bin drahmi verenler oldu. Halk bizi destekliyor." Atina'daki kaçaklar meselesi kafamı kurcalıyor. Kaçakların anlattıkları gerçekten dehşet verici ve Türklük adına utanılacak şeyler. Bunlara elçilik ne yapıyor Bunu öğrenmek istiyorum. Türkiye Büyükelçiliği parlamento binasının arka tarafına düşüyor. Elçilikte, kaçaklar konusu ile Atina Başkonsolosluğunun ilgili olduğunu, onlarla görüşmemin gerektiğini söylüyorlar. Başkonsolosluğun adresini ve telefonunu alıp ayrılıyorum. Ünlü Akademia'nın önüne doğru yürüyorum. Yol kalabalık... Gelenler, geçenler... Söz arasında "Kürt" kelimesi geçen bir ses... Bakıyorum... Önümde bir genç, elinde bir tomar dergi, gelip geçene uzatıyor. Türkçe soruyorum: -Nedir bu -Kürdistan'ın Sesi dergisi abi. -Üstündeki resim kimin -Mahzun Korkmaz! Türkiye'de eylem yaparken vurulup öldürülen PKK militanının silahlı resmi idi. Dergi Yunanca... Elinden alıp karıştırıyorum, bir yandan da soruyorum: -Her gün mü satıyorsun -Her gün çıkıyoruz. -Satışlar nasıl -Bugün kesat abi... İyi değil. 60-70 tane ancak sattım. Dün kitap fuarı vardı. Fuarda 370 tane sattım. O fuarı ben de gezmiştim. Büyük bir bahçe içerisinde çok güzel düzenlenmiş bir fuardı. Belki iki yüz stant vardı... Stantların önü kalabalıktı. Esmer, 25-26 yaşlarında gösteren PKK'lı Güneydoğu aksanıyla konuşuyor, mümkün olduğu kadar kibar olmaya çalışıyordu. -Yunanlılar nasıl bakıyor size -Abi sempati duyuyorlar. Dün kitap fuarında 200 drahmilik dergiye beş bin drahmi verenler oldu. Halk bizi destekliyor abi. PKK'lı genç bana da propaganda yapıyordu! -Kaç yıldır Yunanistan'dasın -Üç yıldır. -Yunanca öğrendin mi -Yok abi. -Nerede kalıyorsun -Lavrion kampında. -Bu dergiyi nerede çıkarıyorsunuz -Abi bizim komitemiz var burada... Komite çıkarıyor. -Yeri neresi Akademia binasının arkasını göstererek: -Buraya yakın abi. Ama ben caddesini bilmiyorum. Dergide adres var. -Hadi bir resim çektirelim. Hatıra olur benim için! -Yok abi yasak bize. Parti yasakladı. -Sen yüzünü kapat. -Olmaz abi. Bizim bir arkadaşın resmi çıktı, ceza aldı. Resim çekmeye razı edemiyorum. 200 drahmi verip dergiyi alıyorum. Dergiye baktım, Apo hep ön planda... Bir kaç sayfada güler yüzlü resimleri basılmış ama PKK'lılara bir şey söyleyeyim: Apo gülmesini bilmiyor, ne kadar dudaklarını gererse gersin, sevimli görünmesi mümkün değil, kriminolojik olarak da buna müsait değil!. PKK'lıların Atina'da yuvalandığı mekâna bir an için gideyim mi diye düşündüm, sonra vazgeçtim... Ne yapacaktım gidip PKK'nın çayını, kahvesini içip cinayetlerini mi dinleyecektim. Yunanlıların bir Ulahlar meselesi, bir Makedonlar meselesi var. Batı Trakya meselesini burada saymıyorum, çünkü bu meselenin statüsü antlaşmalarla belirli. O konuya Batı Trakya'yı dolaşmaya başladığımızda ayrıca gireceğim. Diyorum ki, Türkiye, Yunanistan'ın meselelerine sahip çıksa ve bunlara İstanbul'da, Ankara'da birer büro açtırsa acaba Yunan hükûmeti ne yapar Sizlerin tahmin edeceği cevabı