Ruhumuzun Yeni Dili - V

Müslümanlar için asıl örnek elbette ki Kur'an ve Peygamber'in sünnetidir. Yani Peygamber'in insana ve hayata bakış tarzı. Pozitivist mantık ile baktığınızda Peygamber'in hayatı, yani sünneti veya sözleri günün mantığına ve anlayışına uymuyor. Bu, günümüz Müslümanları arasında da yaygındır. Miraç konusu örneğin. Kaldı ki bu hem Kur'an'da hem de hadiste var olan bu durum. İslâm'ın öngördüğü hayat anlayışıyla yazılanlar metafiziksiz mantık içinde tartışılabiliyor ve karşı çıkılabiliyor. Miraç konusunu örnek verişimiz rastlantı değil. Bu, bir hakikat. Şu sıralar üzerinde çalışmakta olduğum Dante'nin İlâhî Komedya eserinin hemen tamamının Peygamber'in Mirac ve İsra'dan çıkılarak yazıldığı gerçeği. Muhyiddin İbn Arabî'nin Fütûhat-ı Mekkiye adlı eseri bire bir örnek alınmıştır. Rönesans'ın ve Batı düşüncesinin dönüşümünü etkileyen, örnek alınan bir eseridir. Ne eserin kendisi ne de yaklaşımı tartışılıyor Batı'da. Üstelik bizim açımızdan yadırganası bir durum vardır ki, bu eserin hemen her bölümünün yaslandığı ve beslendiği kaynakları açıklayan da bir papaz ve prof olan Miguel Asin Palacios'un Dante ve İslâm adlı eseriyle. pushfn('ads'); Biz asıl konumuza dönelim. Medeniyet ve kültürümüzden örnekler getirirken bugünü nasıl anlamalıyız, nasıl bir dil kurmalıyız, nasıl bir hayat anlayışı oluşturmalıyız Bu soru öncelikle kendimize. Müslümanların kendilerinden uzaklaştığı hayat anlayışındaki değerlerin anlamını yeniden kavrama ve üzerinde yeniden düşünmeyi gerektiriyor. "Büyük sûfilerin tariflerine göre, fütüvvet, 'kendini değil, Muhammed sav gibi halkı düşünmek, halkın derdiyle dertlenmek, nefsi için istediğini fazlasıyla başkaları için istemek, kusur ve ayıpları örtmek, nefse düşman olmak'" Bu bölümü daha önce alıntıladığımızdan tamamını değil de bir bölümünü ele alarak yeniden üzerinde düşünmek istiyoruz. Bir insanın kendinden çok başkalarını düşünmek Gelenekte gerek mevlitlerde ve gerek şiir ve na'tlarda Peygamberimiz anlatılırken kendinden çok ümmetini, insanlığı kendisine dert edindiği. "Ümmetim Ümmetim" diye yakardığı. Gerek fütüvvet anlayışında ve gerekse has Müslümanların hayatındaki manevî dayanışmanın böylesine örnekleri var. Yakın zamanlarda gerek Anadolu milliyetçileri veya milliyetçilerin ortaya attıkları bir kavramları var; "Anadolu irfanı" diye. Oysa bu irfan Müslümanların yaşadığı hemen bütün coğrafyada benzer bir durumdur. Anadolu dışındaki bölgelere gidildiğinde İslâm düşüncesinin ruhunu ve özünü orada görebilirsiniz. Coğrafyamızın herhangi bir yerinde çok sürprizlerle karşılaşılabilir. Kendisine Tanrı misafiri gelen biri, ona akşam yemeğini yedirecek, bir parça ekmeği bulunuyor. Misafirinin karnı doysun diye mumu söndürüyor, onunla birlikte sofraya oturuyor, deviniyor, ağzını şapırdatıyor ama oradan bir lokma bile almıyor. Misafir de bu durumun farkında, ev sahibi aç kalmasın diye o da benzer bir davranışta bulunuyor. Mumu yaktığında bir de bakıyorlar ki, sofraya getirilen olduğu gibi orada duruyor. pushfn('ads');