Şimdiki zaman duruşması - Ân diyarı (13)

Âşıkların hep bitmeyen ümidi, gözlerinin pencere önünden gitmeyişi bir hüznü uyandırırken bir yandan da beni kanat olur uçururdu.

Şimdi... bu ekim telâşı... Ekimin bu gidiyor oluşu... Bu otuz ekimi hep "şimdi"lerde yaşadım... hep. Ne dünü gördüm solumda ne de yarını sağımda...

Anam şimdiki bir zamanda dünyaya getirmişti beni. Ve bir şimdiki zamanda İstanbul gurbetine uğurlamış yine hiç bitmeyen bir şimdiki zamanda bir hastane odasında yoğun bakım denilen ne idüğü belirsizliğin içinde vedalaşamadan bile dünyayı bitirmişti.

Mevsimler bir şimdiki zaman şarkısı söyler. Kainat hep bir şimdiki zaman gergefinin dönencesindedir.

Ya da ve muhakkak; firakıyla-vuslatıyla, hüznüyle-sevinciyle sevgilinin bir göz kırpış hikâyesi miydi bu kaçırdığımız şimdiki zaman'lar!

Anneme niye sormadım bunları, içimi kemiren soruları!

Zaman nedir anne zaman

Gerçi çok çabuk geçtiğini söyler dururdu sık sık. Bütün uykuları; zamandan, günden, hayattan, bir adım ileriye gitmekten çalmalar olarak kabullenmişti.

Gün doğumlarına gizli gizli sevinir; gün batımlarında sararıp solardı. Aslında annem hep bir hüzün yumağı idi. Dünyanın faniliği onun için dünya zamanlarının adıydı.

Ve zamanı gelince "zaman" bitti anneme.

Zamanı tutar gibi yaşamadıktan sonra gözlerini görebilir misin aynalarda Yaşadım diyebilir misin