Selim Ali'nin yaş pasta'sı - Ân diyarı (27)

Selim Ali'nin yaşı durmuyordu artık. Gençlikte ve hele çocuklukta zaman geçmezdi ki Günler, geceler uzadıkça uzardı. Ne okullar biterdi ne yollar

Şimdi de yılları, yolları durdurmak istiyordu. O şarkıdaki aforizmatik söz aklına düştü; acımsı bir şey dokundu dudağına: "Durdurun dünyayı; inecek var!"

İn! Nereye ineceksin Sen kendinden inmek istiyorsun; dünyaya bu sitemin ne Yaka paçanı bi' düzelt! Ruhunu kırıştırmış kafanı karıştırmışsın. Neymiş; dünya dursunmuş! Peh!

Dünya durmaz; sen de durmayacaksın; gidiş var gidiş; arkana bakıp durma, oyalanma, bıkma, bıktırma; şu önünden geçtiğin papatyayı, erguvanı oku, şu kuş dilerini tercüme et, Süleyman'a sor:

"Süleyman kuş dilin bilir dediler;

Süleyman var Süleyman'dan içeri."

Senin içinde de bir sen var mı; sadece bu musun, bu kadar mısın Bu sofrada doydun; işin bitti mi Bir avuç mide misin yoksa

Oku, oku dünyayı, her ânını, sağını solunu, adını sayamadığın yönlerini oku!

Bin bir isim var şu seviyor mu seviyor diye acımadan taç yapraklarını kopardığın papatyada. Papatya deyip geçme çömel, bu kırçiçekgillerin yanına. "Papatya Evi'nin Mimar'ını düşünmek" borcunu da öde.

Apartmanlardan gözünü sıyır; şu gülen bir papatya etmez toplasan hepsini.

Madem gidiyorsun; gittiğin yere burdan bir şeyler götür ki orada aç, yaya, susuz da kalmayasın.

Dün Selim Ali'nin yaş dönümüydü. Metin ve Selçuk geldi. Metin konum ister bu bana hemen hemen her gelişte.

Eskiden evlerin konumu belliydi. Konumlar çıkalı adresleri şaşırır olduk.

Sokakların, caddelerin bir adı sanı vardı. Oradan birileriyle anılırdı. Birine sorduğunuzda da şıp diye gösterirlerdi. Herkes herkesi tanırdı.

Şimdi evlerin içinde herkes herkese mesafeli mi ne! Konum her seferinde yeniden yeniye bir şeyler çiziyor.

Selim Ali'nin yaş pasta'sı geldi. Mumları çakaralmaz çakmakla Metin ve Mustafa Serdar uyandırdı. Metin durur mu çekim yapmadan...

Bu mumlar niye yanar Bilgin Abi

Haa, bak mum yanıyor, eriyor, aydınlatıyor.

Bir mum kadar ışığın olmayacak mı Selim Ali

O'nun Nur isminden sende bir nurcuk olmasın mı

Mumlar yılların eridiğini anlatıyor. Sen de bir ışık, bir şafak bırak git, diyor.

Niye üflüyoruz peki mumları

Kıskandığımızdan olsa gerek!

Bir şey yapmıyorsak utancımızdan üflüyoruz belki de!

Ya da ömrümüzün eriyip gittiğini görmemek için söndürüyoruz.

Ve saatler bir kemirgen gibi tık, tık, tık hayatı kemirip eksiltip yürüyüp gidiyordu.

Bilgin Abi şöyle bir yaslandı sedirindeki yonu halı yastığa: "Hayatın içinde hayatı unutarak yaşayanlardan olma!" diyordu hâl diliyle. Ân Diyarı'nda yaşayanların ânsız yaşamaları cansız yaşamak gibi bir şeydi, diye de ekliyordu.

ZAMANIN ŞAHİTLERİNE

"Gördüm ki ben bir yolcuyum.

Uzun bir yola..." giderken...

Merhaba demişim altmış altıya...

Dile kolay bunca zaman...

Uyuyup uyanmak vay aman...

Her nefes yeniden uyanan...