İstanbul: İnsanlığın başşehri

...fakat İstanbul her ân şaşırtıcı pozlarıyla objektife gülüyor.İstanbul dendi mi akla... ezan sesleri gelir. Erir içinde mavi sular; vapurları boz bulanık seslenir. Martılar neşelenir durup dururken! İstanbul dendi mi akla... derin, uzun, mavi bir rüya, serin bir hülya gelir. Ve bir gün ansızın Galata Kulesi, Kız Kulesi'yle evlenir! Nikah şahidi ben... İstanbul yeşil demek... Çınar demek... Defne demek... Erguvan demek... İstanbul tarih demek... Doğunun batısı; batının doğusu demek... Yani Asya'nın Avrupa'nın göz göze geldiği, el ve gönül sıkışacağı yer demek... Bilmem; cennetin kapısı buradan mı açılacak! Dünya bir gün sulh ve sükûna erecekse o selâmlaşma buradan başlayacak demek... Kubbealtı demek ve "Cami" ismine mazhar bu şehirde toplanacağız, işte "o gün" demek... Gökdelenlerle tarihe gölge etmeyecektik. Köprü ve otobanlar için de olsa ormanlar, göller, kuşların rotaları toz duman olmayacaktı... Kuşları ürkütmeden "yol'a" devam edebilirdik de... o (bu) iş ayrı bir kültür, merak, hassasiyet, bakış, tahşidatbirikim, yığınak, teçhizatdonanım istiyor. Bu işlerin başında da Yahya Kemal gibi İstanbul sevdalısı kimlikler gerek... Bir tarih öbür sefere gelsem ki yerinde yok, bir çınar uçmuş! Orada ne hallere girdiğimi anlatamam. Ziyaret dönüşleri hatıramı biraz daha canlı tutmak için bağımızdan birkaç çiçek koparırken bile bin türlü üzülürüm. Bu nasıl bir memleket sevgisidir ki betona, paraya, "yeniliğe" bu kadar kolay değiştirilir! İstanbul'un betona, köprüye, binaya ihtiyacı yok; İstanbul'un "İstanbul'a" ihtiyacı var yani dokunulmamaya... Yok ki başka İstanbul! İstanbul'u cazibe merkezi zaten; yeni kazip cazibelere dahil etmenin hiçbir kârı yok! Anadolu nefesnüfus bekliyor. İstanbul doydu, doldu; taşıyor. Bırakalım İstanbul'un yakasını; her iki yakasını... Sabah akşam efsunlu şiirlerini söyleyen İstanbul'u duymayanların bu şehirde işi yok. Efsane pozlarına dokunmayalım. Martıları cümbüşe dursun. Uyusun çınarlarının gölgesinde, beş yüz yıllık yorgunluğumuz. Bir İstanbul meselâsı... Gün batıyor. Ufuk kızıla boyanmış. Gün can çekişiyor. Kocaman ömrünü bir gün say da tefekküre dal biraz. Ara ver telâşelere, geldi gittilere! Bir sakinlik hâli var Boğaz'da. Ölümdirim sessizliği... Ve şimdi ufukta koca bir günün tortusu gibi kızıllık... Gökdelenler mi; Piramitler gibi Firavun kompleksi... Yine bir meselâ fotoğrafı... Bir çocuk gibi sakin uyuyor şehir. Süleymaniye, Yavuz Selim altın ışıklara bürünmüş. Sabah namazını o iki tarihten birinde kılabilmeyi arzuladım bir ân. Bir