Hürriyet: Aşkın ilk adı - Ân diyarı (69)

Bilgin Abi, insanlığın çoktan kaybolmuş hazinesini arıyordu. Kendi kendine ve bir yerlere konuşur gibiydi:

"Ah, ah! Hürriyet! Çok nazlı çok pahalısın. Namık Kemal aradı; bulamadı.

Ne efsunkâr imişsin, dedi. Orhan Veli (bile) gördü; esaretin kara yüzünü de:

"Kelle fiyatına hürriyet;

Esirlik bedava..."yı esir ruhlara kazımak istedi ama nafile!

İnsanın en vazgeçilmezi hürriyettir de bunun farkına bile varmadığımızı kimler söylesin!

O zaman insanlık tarihi esaret ve hürriyet tarihinden başka nedir ki Selim Ali!

Gün yüzü görmedi; azıcık düşünenler.

Okumaktan gözlerine perde inen "Bu Ülke"nin yazarı, düşünenlerin kuduz köpek gibi kovalandığını diyecekti.

Ahmet Haşim, bu işlere pek bulaşmadı.

Melâli anlamayan nesle âşina değiliz, diyerek hâlden anlamayanların cehennemini anlatılıyordu. Esaret zincirinin pasıyla, ağır-lığıyla uğraşmanın zorluğunu belki de böyle anlatacaktı! Hep kaçmak istedi insanlardan.

Yahya Kemal, rüzgârların hürriyetine imrendi.

Esaret varsa bir yerde; insanlık nerde Bilgin Abi

Hür olunca zaten konuşuruz Selim Ali de... konuşmadan da Hürriyet Meydanı'nı bulamayız.

Ha, ah; çok da aradığımız söylenemez hürriyeti. Netameli, mesafeli, kesafetli, derinden ve gece gün mesai isteyen işlerin başında geliyor.