Deccal'ın oltası - Ân diyarı (62)
Eskilerden duyardım Selim Ali: "Deccal gibi adam." Korkar mıydım bu sözü duyunca bilmiyorum ama bir şeyler hissederdim.
Ta eski mahallede, doğduğum yerde eli yüzü kanlı mı kızıl mı bir adam hayalimde durur.
Küçük Ali Mallesi... İyiler Sokak...
Çocukları kovalar mıydı; yok o gelince mi çocuklar kaçardı; bir hareket olurdu ortalıkta.
Mimar lakaplıydı. Adı neydi ki!
Onu görünce ben de korkardım. Üstünde yırtık pırtık şeyler... Nerede oturur, kimin oğludur, niye öyle arada görünür gider; mahalleli bilirdi herhalde!
Ama onun o kavgadan yeni çıkmış gibi kanlı yüzü hatırımdadır.
Bir çocuk: "Mimar geliyooor!" diye bağırıp kaçınca bizler de bir tarafa kaçardık. Daha ilkokula bile gitmiyordum.
Ressam olsam Mimar'ı çizerdim.
Deccalı, Deccal gibi adamları nasıl çizelim Bilgin Abi
Nasıl çizerdim o resmi Her ân değişen birini kâğıda, akla, fikre, tarife oturtmak kolay mı
Korktuğumuz Mimar'ımızın bir yüzü vardı ve tanımak kolaydı.
Ya Deccal
Korkunç biri olsa gerekti. Yok, yok! Çizmeli yine de.
Bilgin Abi'nin durma sözlük karıştırdığını bildiğimizden; bu konuda söyledikleri hoşumuza gitti.
Dec, tavuk anlamına da gelen bir kelime imiş meğer. O zaman Deccal da her tarafı tavuk gibi didikleyen demek olduğuna göre... ayıkla Deccal'ın taşlarını.
Nerdeyse düzgün tek şey var mı; tıkır tıkır işleyen
Deccal'ın olduğu yerde hiçbir şey yerli yerinde, yerince olmazmış. Olmaz, olmadı, olmuyor, olmayacak. Olması eşyanın tabiatına muhalif...
Böyle her şeyde, her bozuk şeyde Deccal'ın "marifetini"göreceksin Selim Ali.
Arada gördüğün "başka" şeyler oltaya takılan yem misali; o kadar! Fantastik bir şiir mi dedin Selim Ali Şöyle tiyatro sahnesindeymiş gibi oku da şu ufuneti dağıt!
DECCAL OYUNLARI
Mevzu derin abiler!