Bilgin Abi'nin günlük defterinden (18)

Ân diyarı (102)

Anlıyorum Selim Ali; sık sık dalgınlığından anlıyorum. Ya da uzaklara bakıyorsun. Dünya bitti mi diye sormuştun geçenlerde de... deniz kenarında temmuz çay sohbetinde Bilgin Abi: "Dünya bitse de sen şu martıların cümbüşüne iştirak et!" demişti.

Hayata iştirakini koparırsan böyle karanlık düşünceler insanı yorar Selim Ali.

Daha dur! Yaşını yaşamış, dişini dişemiş misin yoksa! Haa, ağzın aşa değerken... başın taşa değer, sözü de bir kovukta bulunsun.

En yaşamaklı bir zamanımızda gelecek belki o çok uzak zannettiğimiz o işte! Hep "kaçıp" durduğumuz... Fakat yine o iştirak, iştiyak ola... hayata; Bilgin Abi'yi duy da...

Gene beni konuşturuyorsun ha; iştahlı susuşunla. Olsun; iyi oluyor; ben de kendimi tazeliyorum; zihnimi kurcaladıkça.

Bir şeyler yapmalı Selim Ali, diyordu Bilgin Abi. Bir iz, bir söz, bir beste, bir nakış, bir yol, bir bakış, bir tebessüm, bir bir aralık, bir aydınlık, seni birileri hatırlayınca bir ferahlık, bir rahatlık, bir alışkanlık, bir tat, bir murat, bir sîret, bir sûret bırak git. Bir yerlere gitmeden buradan gitme... bir daha gelmeyeceksin... burası bir seferlik... anla artık... ânlık bu yerde elini, gönlünü, eserini çabuk tut!

Yoruldum Selim Ali ve korkuyorum bir şeysiz giderim diye buralardan! Anlyorsun; değil mi!

Selim Ali'ye can geldi. Gitti bi' güzel çay demledi. Kütüphaneden de rastgele seçtiği bir sepet kitap getirdi. Çay içerken arda yaptığımız... yanında bir şeyler atıştırmak gibiydi bu. Bir sayfa ondan, yarım sayfa ötekinden bir genel kültür seyahatiydi. Yok, yok; fırından çıtır simitler de tabaktaydı. Kaşar peyniri mi... olmaz mı o tatlı ekşilik! Yalnız çayın rengi ve kokusu da davet kıvamındaydı. Bu, kitaplara dalınca; günlükler... diyeceksiniz... de deri kaplı kırmızı defter yine elindeydi Selim Ali'nin. Çayları yenilemek de bana düşüyordu. Bugün "günlük şiir" varmış kısmetimizde.

MİSAFİRLİK

Saçma sapan şeyler oluyor diye...

Saçma sapan adamlar yüzünden;

Hayata küsecek halimiz yok.

Hayat ve ölüm devam ediyor.

Misafirliğe gittik bugün.

Saatlerce konuştuk.

Özlemişim çocukluğumun sobalı evlerini.

Öyle bir yerdi işte!

Çok şey konuştuk; anlatsam uzun çeker.

Hem yazamam çok şeyi buraya.

Olanı biteni konuştuk.

Sizin yaptığınız gibi...

Uzun bir şiir okuduk.

Biraz ben okudum biraz öğrencim...

Öğrencim dediysem; edebiyat hocası...

Babası kaza geçirdi; ona gittik.

Moral verdik, moral aldık.