Bilgin Abi'nin günlük defterinden (9)
Ân diyarı (93)
Selim Ali, günler su gibi akıyor, sözünü söyler dururuz da o su yani zaman aynasında kendimize bakabilsek çok şey hâl yoluna girecek de... yok!
Acele geliş gidişlerin arasında bu bakışlara zaman kalmıyor. Yine bir esef, iç geçiriş, derin bir sessizlik ve hayat -kalmaz ya- kaldığı yerden devam ediyor.
O sudaki, şu zamandaki yazıları okumak ve yazmak ne güzel olurdu! Keyifli olurdu, demek de olurdu ama acılar da gelip oturuyor araya.
Acıyı bal eyleyenler yok mu
Olmaz olur mu; var. Onların gözünden de bu âlem sarayının aynalarında kendimizle ne kadar karşılaşıyorsak belki de o kadar yaşıyoruz!
Gerçek yaşımız bu mu yoksa Selim Ali
Bilgin Abi'nin günlük defterinde zamandan koparılmış parçalarda kendine yaklaştığının farkına varan Selim Ali'nin hayatındaki renkli sayfalar da çoğalıyordu. Bir gün benim de kalın bir günlük defteri olur mu, diye de kendine sormaktan geri duramadı.
Yine keyifle okumaya dalmıştı Bilgin Abi'nin günlüklerini.
PENCERE
Her nefes yeni bir mutluluk. Her yağmur damlası ümit. İşimiz yeni pencereler açmak...
HERKES
Herkes içinde yaşayıp herkes olmamak...
UFKA YOLCULUK
Değiştiremeyiz, demek; zorluklara teslim olmaktır. Olabilecek şeyleri de diyelim ki ufkumuzun önü açılsın.
DEVLET
Saadet, sükûnet, adalet yani devlet; dilenciye de gerek padişaha da...
OLMAZSA OLMAZ
Hürriyeti hapse atarsanız; riyakâr adamlar sarar ülkeyi.
SES
Bir "es" sükûneti hayat; es geçme!
KELİMELER AYNASINDA
Kelimelerle uğraşıyorum; kendimi okuyayım diye...
PENCERE ÖNÜNDE BİRİ
Ha bugün ha yarın;
Bir pencere açılır diye;
Bekliyorum, ha!
ACELE
Acelen ne, diyor, dostlar. Yaşamak, diyorum da o da aceleye gelmez.
VEFA VE FEDAKARLIK
Armut dibine düşer de mum de dibine ışık vermez. Çocuk dediğin yaş alçı. Uyandır şu mumu. Gel bir armut ağacının altına gidelim. Düşmüş bir armut yara bere içinde. Mum etrafını aydınlatırken erimekte. Olgun bir armut vefayı anlatırken eriyen mumda da fedakarlık izleri...