Yalnızca tercümeler şüphelere düşürmez mi

"Tefsir nedir, meâl, tercüme nedir" (8.9.2022) başlıklı yazımıza Cengiz kardeşimiz özetle şu yorumu yapmış: "Önce tefsir diyorsunuz ama tefsirleri okuyup da bitirmek mümkün değil, meâle hiçbir zaman sıra gelmiyor Bence insanları mealden uzaklaştırmayın" Bugün özet, sonra genişçe izah edeceğiz inşallah:Bediüzzaman Kur'ân'ı tefsir etmiş, Kur'ân'ın ve İslâm ilimleri literatüründeki hakikatlerini izah ve ispat etmiş; özetlemiştir. Onu okumak yıllar almaz: "Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir." (Lem'âlar, s. 171) Üstelik Risale-i Nur, kuru bir meal bilgisi vermez; her meseleyi izah ve ispat ederek akıl, kalb, vicdan ve tüm his ve lâtifeleri mutmain eder. Ayrıca Kur'an'ca, Arapça kelimelerin mânâlarını da verir; yani, sözlüğü metnin içinde! Daha önce de Arapların Kur'ân meâlini bildiklerini, buna rağmen Peygemberimizin (asm), sahabe-i kiramın, tebe-i tabiin âlimlerinin tefsir ettiklerini dikkatlere sunmuştuk. Ve hüküm âyetlerinin (namaz, oruç, zekat ve sairire...) tercüme ile değil ancak tefsirle anlaşılabileceğini de. İmam-ı A'zam, İmam-ı Şâfii gibi sair müçtehid ve müceddidler ahkam âyetlerini bile o zamanın şartlarına göre en ince detaylarına kadar tefsir ettiler. Ki, bunları meâlleri bilsek bile anlayamazdık!.. Şu soruları da aklen, ilmen cevaplamalıyız: "Mealle, Arapçayı karşılaştırarak" Kur'an anlamak, derin hakikatlerine, sırlarına, feyizlerine ulaşmak mümkün mü Meselâ, "Rahmân, Rahîm olan Allah'ın adıyla" (Fatiha