Singapur gibi ülkeler adalet, eğitim sistemi, kanun ve müeyyidelerin caydırıcılığı, yasaklara karşı sıfır tölerans ve otokontrol ile "toplumsal barışı" sağlamışlar.Biz bunlara yabancı değiliz. Zira, İslâm "emniyet ve barış" demektir. "Şeriat-ı garra zemine nüzûl etti; ta ki, zeminin yüzünü temiz ve insanın yüzünü ak etsin, şu insaniyetten siyah lekesini izale etsin; hem de, izale etti." (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 37) Öte yandan, "Emr-i bil-ma'ruf, nehy-i a'nil-münkeriyi, doğru, hakkı anlatmak, yanlış, batıl, kötülükten men etmek kesinlikle size farz." (Lokman Sûresi'nin 17) "Kendi aleyhinizde, anne-babanızın, akrabalarınızın aleyhinde de olsa dosdoğru şahitlik edin." (Nisa Sûresi, 135) Ve; "Bir kötülüğü gördüğünüzde elinizle, elinizle düzeltemezseniz dilinizle, dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğz edin. Bu da imanın en zayıf derecesidir." (Müslim, İman, 78) Şu tesbit de önemlidir: Bir zaman bir adam, bir sahrâda, bedevîler içinde ehl-i hakikat bir zatın evine misafir olur. Bakıyor ki, onlar mallarının muhafazasına ehemmiyet vermiyorlar. Hattâ ev sahibi, evinin köşesinde paraları oralarda açıkta bırakmış. Misafirhane sahibine dedi: "Hırsızlıktan korkmuyor musunuz, böyle malınızı köşeye atmışsınız" (Hutbe-i Şâmiye, internet, s. 79) Hane sahibi dedi: "Bizde hırsızlık olmaz." Misafir dedi: "Biz paralarımızı kasalarımıza koyduğumuz ve kilitlediğimiz halde çok defalar hırsızlık oluyor." Hane sahibi demiş: "Biz emr-i İlâhî namına ve adâlet-i şer'iye hesabına hırsızın elini kesiyoruz." Misafir dedi: "Öyleyse çoğunuzun bir eli olmamak