Meâl okuyan, "Ben Kur'ân'ı okudum!" demesin!

İçlerinde İlâhiyatçıların da olduğu bir grupla müzakere ederken birisi, "Ben Kur'an'â'ı birkaç kez okudum, senin dediğin o mânâ yok!" diye ahkâm kesti! Okuduğu, Kur'ân değil, tercümesi, meâliydi! Kur'an meâli ve tercümesi Kur'an değildir!..Ayrıca, "Kur'ân'ın hakikî tercümesi kabil değil ve lisan-ı nahvî olan lisan-ı Arabî yerinde Kur'ân'ın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisan muhafaza edemez ve herbir harfi, on adetten bine kadar sevap veren kelimât-ı Kur'âniyenin mucizâne ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beşerin âdi (basit) ve cüz'î tercümeleri tutamaz." (Sözler, s. 425.) Öte yandan, Allah kelâmı olan "Kur'ân'ın.. herbir kelimesi bir mu'cize... Çünkü o vakit birtek kelime bir çekirdek gibi bir şecere-i hakaikı mânen tazammun edebilir. Hem, merkez-i kalb gibi hakikat-i uzmânın bütün âzâsına münâsebettar olabilir. Hem, bir ilm-i muhîte ve nihayetsiz bir irâdeye istinad ettiği için, hurûfuyla, heyetiyle, vaziyetiyle, mevkiiyle hadsiz eşyaya (varlığa) bakabilir. İşte, şu sırdandır ki, ulemâ-i ilm-i huruf, Kur'ân'ın bir harfinden bir sayfa kadar esrar bulduklarını iddiâ ederler ve dâvâlarını, o fennin ehline ispat ediyorlar." (Sözler, s. 407.) Nasıl bir çekirdek, ağacın tüm özelliklerini ihtiva eder. Kur'an'da geçen "şecer" kelimesini "ağaç" diye tercüme ederseniz tek mana ortaya çıkar. Ama, o "şecer" dediğinde ağacın bütün özelliklerini ihtiva eder. O ağaç kelimesini tefsir tarlasına ekerseniz-tabii sizin anlayışınız kadar-çekirdek, fide ve meyve verecek büyüklüğü de bulursunuz. Mesela, Kur'an'da 67 yerde tekil, 11 yerde hem müfret ve hem de zamire muzaf olarak ve 5 yerde de "Salâvat" şeklinde 46 çoğul olarak geçen "salâtnamaz" lafzının 18 kadar