Kur'ân'ın lâfzındaki camiiyeti bilmeyen...

Kur'ân, belâğatı, lâfzındaki camiiyeti (çok manaları toplaması) icâzı (az kelimeyle pek çok mânâyı ifâde etmesi) yönünden de mu'cizedir. Bediüzzaman; âyetlerin kelime, harf, hatta hareke ve sükununa kadar inerek enteresan manalar çıkarır, orijinal tesbitler yapar.Mesela, "Velcibâle evtâaden Dağları zemininize kazık yapmadık mı" (Nebe Suresi, 7.) Biz, meal veya tercümesinden "vel-cibal"in dağlar, "evtada"nın kazık, direk olduğunu anladık. Peki, bu ne kadar feyiz, sır, ilim, derinlik veriyor Kur'ân'ın lâfzındaki camiiyeti bilmeyen, "Dağları zemininize kazık yapmadık mı" sözünü okuyunca, şeytan ona, "Bu da beliğ söz mü şimdi" diye şüphe ve vesveseye atmaz mı Şimdi Bediüzzaman'ın bu yedi hecelik cümleden Yirmibeşinci Söz'de neler çıkardığına bakalım. Bu ifadeler, Bediüzzaman'ın değil, bizim meal, tercüme ve şerhimizdir. Tabii ki, onun veciz tabirlerden yüzlerce mana çıkarılabilir: Kur'ân'ın lâfzındaki camiiyet: Kelime ve cümle yapısının çok geniş bir yelpazeye sahip olup tüm asırlardaki bütün insan tabakalarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir genişlikte ve derinlikte olmasıdır. Tabii ki, lafız ceset, mânâ ise ruh gibidir. Geniş mânâ, geniş bir lâfızla uyum sağlar. Dar lâfızdan geniş mânâ çıkmaz. "Velcibâle evtâadâ"daki kazık veya direk ifâdesinde çok ince, derin ve lâtif mânâların saklı olduğu beyan edilir. "Velcibâle evtâadâaDağları zemininize kazık ve direk yaptım" bir kelâmdır. Bir âmînin, yani, halk tabakasından birisinin şu kelâmdan hissesi: Görünüşte yere çakılmış kazıklar gibi görünen dağları görür, onlardaki faydalarını