Kur'an neden icâz ve belâğatı yönünden de tercüme edilemez

Edebiyatta, bir kelimeyi, iki-üç mânâda kullanmaya "tevriye" denir.Meselâ, "Sordum nigârı, dediler 'ahbabSemt-i vefâda doğru yoldadır" beytinde, Vefa semtindeki Doğru Yol caddesi ve sevgilinin de "iffetli ve doğru istikamette" olduğunu kast edilir... Kur'ân'nın tercüme meselesine icâz ve belâğatın unsurları penceresi yaklaşırsak; yine aynı sonuçlara varırız: Önce ispat ve izaha dayalı; "anlayarak ve kabul ederek okuyanı bir senede mühim ve hakikatli bir alim yapacak" bir tefsir, sonra ihtiyaç hissedilirse meal, tercüme! Kur'ân ise, icâzlıdır. Ve harf, bağlaç, edat ve atıflarının yerlerine göre, çeşitli mânâları var. "Gönül" kelimesinin 150 manada kullanılması gibi! Meselâ, "Ve mimma rezeknahum yunfiguuun" (Bakara Suresi, 3.) ayetinin meali, "Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda bağışta bulunurlar." Üç kelime, on hece olan bu ayet sadaka ve zekâtın kabulünün şartlarını sıralar: Birinci şart: Sadakaya muhtaç olmamak derecede sadaka vermektir. Ki, "Ve mimma" (şeylerde) lâfzındaki